| Krizaliti içinde bulduğumuz kasa Japon gemisi Miyazaki'nin üstüne kayıtlı iki parçadan birisiymiş. | Open Subtitles | القفص الّذي وجدناه هو أحد غرضين خاصين بسفينة يابانيّة تدعى نيازاكي |
| Owen Wilson'a verdiklerini düşününce, son iki taneyi hemen isteyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | بإفتراض مشاعرك لأوين ويلسون ظننت أنك تريد أخر غرضين بأسرع ما يمكن |
| Benden ilginizi çekebilecek yeni parçalar hakkında haber vermemi istemiştiniz ve bir iki şey buldum yani, dükkana ne zaman uğrayabilirsiniz? | Open Subtitles | لقد طلبت مني أن أنبهك عن أي قطع جديدة التي قد تكون ذات فائدة ولديّ غرض أو غرضين مهمان، لذا |
| Eğer bu listeden iki tane şey alırsanız, belki de rüyamı gerçeğe dönüştürebilirim. | Open Subtitles | لذا إن إخترتِ غرضين من هذه اللائحة هذا سيخولنْي قطع طريق طويل نحو جعل حُلمي حقيقة |
| İki el bagajı hakkımız vardır, değil mi? | Open Subtitles | مسموح لنا بإحضار غرضين إلى الطائرة صحيح؟ |
| Biri rahatlıkla içinde iki ürün olan tek bir alışveriş yaptığını söyleyebilir. | Open Subtitles | يُمكن للمرء أن يُجادلك أنّك أجريت عمليّة شراء واحدة تضمّنت غرضين. |
| Bu konuşmamızın iki başlığı var. | Open Subtitles | هذه المحادثة فيها غرضين على جدول العمل |
| Elinde iki şey olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | أنا أعتقد أن اليهودي كان بحيازته غرضين |
| İki sorununda farklı amaçları olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن للسؤالين غرضين مختلفين |
| Ama Ruber'ın, gözünün önünden iki tane nesneyi çalmasına izin verdin. | Open Subtitles | ( لكنك قد سمحتِ لــ ( روبير بسرقة غرضين من تحت أمرتك |
| Pauli Dışlama İlkesi'ne göre aynı anda aynı noktada iki nesne var olamaz. | Open Subtitles | قاعدة "الإقصاء" لـ(باولي) تعني أن غرضين لا يمكنهما شغل نفس المكان في نفس الوقت. |
| O'nu almamın iki amacı vardı. | Open Subtitles | أخذها خدم غرضين. |
| Bence onu öldürüp hazinelerinden bir iki tanesini almalıyız. | Open Subtitles | ما أود قوله. أقتل (ديونغ فان لونغ) الحصول على غرض واحد او غرضين يكفي |
| Evet çağırmak için iki şeye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحتاج إلى غرضين لاستدعاءه |