Üç gün Albany'ye gidip takviyelerle dönmek için yeterli değil. | Open Subtitles | ثلاثة أيام مدة غير كافية للوصول إلى ألبني والعودة بالتعزيزات |
Fakat 4.000 sene bizi son buzul devri maksimumuna ulaştırmak için yeterli değil. | TED | لكن 4.000 سنة غير كافية لإرجاعنا لأوج الدور الجليدي السابق. |
Ama bir şeyleri kendimizin deneyimlemesi yeterli değil. | TED | لكنها غير كافية لتجربة الأشياء بأنفسنا. |
Sosyal eylem açısından dinlemek, önemli fakat yetersiz bir adımdır. | TED | الاستماع هو مهم لكنه خطوة غير كافية نحو العمل الاجتماعي |
Yetimhanede, yetersiz sayıda yatak vardır ve kıyafetler de yeterli değildir. | TED | هناك نقص في أسرة النوم في دار الايتام وملابس الدفء غير كافية. |
Oraya gidip takviyelerle geri gelmek için üç gün yetmez. | Open Subtitles | ثلاثة أيام مدة غير كافية للوصول إلى ألبني والعودة بالتعزيزات |
Dört gözlü balık olarak da bilinirler ama bazen dört göz bile yeterli olmaz. | Open Subtitles | هم المعروفون بالسمكِ ذو العيونِ الأربعة , لكن أحياناً حتى أربعة عيونَ غير كافية. |
Yanıtları bilmek yeterli değil. Beni çok hayalkırıklığına uğrattın. | Open Subtitles | تَعْرفي ان الأجوبةُ غير كافية لقد خَذلَتيني بالكامل. |
Evet, fakat dolaylı kanıt onu içeri atmak için yeterli değil. | Open Subtitles | نعم ولكن لا تزال كلّها أدلّة ظرفيّة غير كافية لاعتقاله |
Ama Hye İn'in topladığı istihbarat yerini belirlemek için yeterli değil. | Open Subtitles | لكن المعلومات التى جمعت غير كافية لتحديد مكانه |
Geçen gece sana küçük bir şişe verdim ama seni tamamen değiştirmek için yeterli değil. | Open Subtitles | الليلة الماضية أعطيتك دماء غير كافية لتحويلك بالكامل |
Ama tarihten de biliyoruz ki "hayır" yeterli değil. | TED | ولكننا تعلمنا من التاريخ أن "لا" غير كافية. |
Teknede oluşturduğumuz haritalarla yaklaşık 100 metre çözünürlük alıyoruz, ekipmanımızı konuşlandırmak üzere alanları seçmek için bu yeterli, ama fazlasını görmek için yeterli değil. | TED | بواسطة الخرائط التي ننجزها على السفينة نحصل على 100 متر من الميز، كافية لرصد مناطق لنشر معداتنا، لكن غير كافية لرؤية جيدة. |
Buna yetkim yok. İki saat yeterli değil. | Open Subtitles | أنا لا أملك السلطةُ وساعتان غير كافية |
Burada, yetersiz demokrasiyi gösteren bir resim görüyorsunuz. | TED | ماترونه هنا صورة تظهر ديمقراطية غير كافية. |
Daha çok betonun icadı gibidir: Önemli, Pantheon'u inşa etmek için kesinlikle gerekli ve dayanıklı, ancak kendi başına tamamıyla yetersiz. | TED | إنها أشبه باختراع للخرسانة مهم، ضروري تماماً لبناء البانثيون، ودائمة، ولكن غير كافية تماما في حد ذاته. |
Birden İngilizce, Arapça ve Fransızca yetersiz gelmişti. | TED | فجأة، كانت اللغات الإنكليزية والعربية والفرنسية غير كافية. |
Daha fazlasını yapamasak da belki herbirimiz bir parça bilgi parıltısı yakalayabilirsek insanlığın gerçek hakkındaki rüyasına mütavazi ve yetersiz olan birşeyler katabiliriz. | Open Subtitles | ولكن لا أحد منا يمكن أن تفعل الكثير إذا كان كل واحد منا ربما يمكن التقاط بعض المعرفة محة الذي متواضعة نفسها غير كافية |
İnanın bana Sayın Yargıç, bir kelime yetmez. | Open Subtitles | صدقينى، سيادة القاضية، كلمة واحدة غير كافية |
- İspanya ve Gaul yetmez. | Open Subtitles | -و لكن اسبانيا و بلاد الغال غير كافية |
Bir kısmı. Muhtemelen kimlik belirleme için yeterli olmaz. | Open Subtitles | جزئية على الأرجح إنها غير كافية لتحديد الهوية، |
Küçük bir takım bu iş için yeterli olmaz. | Open Subtitles | فرقة صغيرة واحدة غير كافية |
Uzun zamandır, ama yeteri kadar değil. | Open Subtitles | منذ فترة طويلة جدا و مازالت غير كافية |