sadece benimle değil, her tür insanla yapardı bunu -- | TED | ولم يقم بها معي فحسب .. بل مع الآخرين أيضاً |
İnanılmaz derecede kokuşmuş bir şehirdi. sadece bu foseptikler yüzünden değil, şehirdeki hayvan sayısının çokluğu da insanları şoke edecek dereceydi. | TED | لأنها كانت مدينة غاية في التعفن. ليس بسبب تلك الآبار فحسب, بل بسبب الأعداد المهولة من الحيوانات التي تعج بها المدينة. |
Lamba sadece ışık vermez, aynı zamanda karanlık da verir. | TED | إذا المصباح لا يمنح النور فحسب بل و يمنح الظلام. |
sadece bununla kalmayıp aynı zamanda sizin dünyayla ve oradaki diğer cihazlarla bağlantınızı sağlayarak onlarla bütünleştirecek bir şey. | TED | ولكن ليس هذا فحسب .. بل سوف تكسبك تكامل تام مع الكون من حولك وكل الاجهزة الموجودة فيه |
sadece bununla kalmayıp, çok zayıf bir oruspu çocuğu olup.. hatta onun pantolonunu kıçında tutmasını bile sağlayamıyorsun. | Open Subtitles | وليس السافل ضعيفاً فحسب بل لا يمكنه منعها من السيطرة على شئون البيت الأبيض |
sadece kambur değildi, aynı zamanda topaldı ve dizlerini bükerek yürüyordu. | Open Subtitles | لم يكن أحدب فحسب بل كان أَعرجاً أيضاً ويمشي بركبته مثنية |
Mesele sadece bu değil. Birkaç sayı daha yapmak istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد الفوز به فحسب بل ومعه عدة إنجازات آخرى. |
Sanırım Marilyn sadece aktris değil, kadın olarak da kendini geliştirme sansı bulmuştu. | Open Subtitles | مارلين، كما أعتقد شعرت أنه بإمكانها أن تنطلق ليس كممثلة فحسب بل كإمرأة |
Orada sadece ayakta kalmak istemiyorum. Beni de Johnny'yi eğittiğin gibi eğitmeni istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أتدرب تدريبات القوة فحسب بل أريدك أن تدربني مثل جوني |
Onlar sadece kaslarını büyütmüyor, seni amcıklatıyorlar... Öfke nöbetine sokuyorlar. | Open Subtitles | المنشطات لا تجعلك مفتول العضلات فحسب بل تفسد دماغك ايضاً |
Onunla kalırsan, bu sadece senin değil, onun hayallerini de yıkacak. | Open Subtitles | إذا بقيتَ معها فلن تقتل أحلامكَ فحسب, بل ستقتل أحلامها أيضاً |
sadece İngiltere kriket takımı için değil, tüm kriket oyunu için. | Open Subtitles | هذه خسارة ليس لـ الفريق الإنجليزي فحسب بل للعبة الكريكت بأسرها |
sadece bir değil, iki tane ofis içi romantizmi yaşanıyor. | Open Subtitles | ،وليست علاقة غرامية واحد فحسب بل علاقتـان تحدث بهذا المكتب |
Son olarak, sporla sadece ruh hâlinde anında etkili sonuçlar değil, uzun süreli sonuçlar da alıyorsunuz. | TED | وأخيراً، فإن تأثيرات التمارين هذه لا تبقى لفترة ضئيلة فحسب بل تدوم طويلاً. |
Ve aynı zamanda bunların sadece bilgi yoluyla değil kalbin yönlendirmesiyle de olabileceğini gösterdi. | TED | وهي أيضاً تستطيع ان تصل الى المشاهد لا عن طريق الفكر فحسب .. بل عن طريق القلب أيضاً |
Lütfen bize bu konuda yardım edin ve sadece sağlığı biraz daha iyi yapmak için değil, ama kontrolünü kazanmak için. Teşekkür ederim. | TED | لذا يرجى مساعدتنا في هذا ومحاولة لجعل العالم ليس ذا صحة أفضل فحسب بل صحة مضبوطة ايضا شكرا لكم. |
Leo, sence beni geçmişe göndermekle kalmayıp bana hareketlerim üstünde tam kontrol verecek bir büyü yazabilir miyim? | Open Subtitles | ليو، أتظن أنه بإمكاني كتابة تعويذة لا تُرسلني إلى الماضي فحسب بل تُعطيني سيطرة كاملة على أفعالي أيضاً؟ |
Filmleri çekmekle kalmayıp kurgulamış. | Open Subtitles | اذا هو لا يقوم بتصوير الجريمة فحسب بل يعدلها |
Düşmanın çıkarlarına hizmet etmekle kalmayıp ülkemize ihanet ettiniz. | Open Subtitles | لم تفعل ذلك لمساعدة الإرهابيين فحسب بل لخيانة بلدك |
Kara'nın ondan bir şeyler öğrenmesi gerek. Gölgelerin içinde kalmayıp sadece kendisini değil seni de tehlikeye atıyor. | Open Subtitles | عدم بقائها في الظل، لا يعرض حياته للخطر فحسب بل حياتك أيضاً |