"فذهبنا" - Translation from Arabic to Turkish

• gittik

diye sorduk. Sonra da Singapur ve Güneydoğu Asya'nın ormanlarına gittik.
فذهبنا إلى غابات سنغافورة وجنوب شرق آسيا

Bar kapanıyordu başka bir yere gittik.
كان المقهى على وشك الإغلاق فذهبنا لمقهى آخر

Numaranın izini nasıl süreceğimizi bilmediğimiz için, internete girmeyi bilen, tanıdığımız tek insana gittik.
لم نعرف كيف نحدّد مكان رقم الهاتف المسجّل فذهبنا إلى الشخص الوحيد الذي نعرف أنه يتّصل بشبكة العالم

O adama tekrar gittik ve bunlar tekrar büyüdü.
فذهبنا لمقابلته مرة أخرى, وعادت لتنمو أيضاً

Müzisyenleri hedef aldığını düşünüyoruz bu yüzden okuluna gittik.
نظن أنّه يستهدف الموسيقيّات، فذهبنا لمدرسة الموسيقى التي ارتادتها.

Bana meteor yağmurunu göstermek istemiştin. Issız bucaksız bir yere gittik.
أردتِ أن تريني ذلك الوابل النيزكيّ، فذهبنا بالسيارة لمكان بعيد

Biz de peşlerinden gittik ve bulduğumuzda, kuşu parçalara ayırıyorlardı.
فذهبنا نبحث عنهم وجدنا الكلبين يقطعان الطير ويأكلانه

Oraya bir kamyonla gittik. Fotoğraf kabinli bir kamyon.
فذهبنا مع شاحنة. هذه شاحنة كشك صور.

Melville'nin denize açıldığı türden kiralık bir gemi, dört direkli bir yelkenliye binerek o yaz oraya gittik.
فذهبنا فى ذلك الصيف على متن قارب شراعى بأربعة سوارى نفس نوع القارب الذى كان "عليه " ملفيل

Erzak için zengin bir adamın evine gittik.
"كنا بحاجة إلى المؤن فذهبنا إلى منزل رجل ثري"

Sonra üçümüz striptiz klübüne gittik.
فذهبنا ثلاثتنا إلى نادر تعرّي.

Biz de seni bulup geri getirmek için gittik.
فذهبنا لإيجادك و أعادتك مرة أخرى

Gabriel sinemaya gitmek istedi, biz de gittik.
جابرييل أراد الذهاب للسينما فذهبنا.

Bu yüzden güzel bir yemek için Roma'ya gittik.
فذهبنا إلى روما لنتناول عشاءَ جميلاً

Sonra Michigan'da bir yaz eğlencesine gittik, sonunda bir partiye katıldık...
"فذهبنا إلى "ميتشغان .. و انتهى بنا المطاف بحفلة

- Gabriel gitmek istedi, biz de gittik.
جابرييل أراد الذهاب للسينما فذهبنا.

Adnan bir anlaşma yaptı, bizde yardım etmeye gittik.
كان عدنان سيعقد صفقة، فذهبنا لمساعدته

Oraya gittik, yakaladık, kelepçeledik ve onu başkente götürecek olan bir uçağa bindirdik.
فذهبنا هناك وقبضنا عليه وضعناه في طائرة لننقله إلى "واشنطون"

Smoky Mountains'lara gittik ve mor dağların büyüsüne kapıldım.
فذهبنا إلى جبالِ (سموكي) وتأمّلنا في عظمة الجبال الأرجوانيّة