"فقالوا" - Translation from Arabic to Turkish

    • dediler
        
    • onlar da
        
    • şunu söylediler
        
    diye sordum. Ve şöyle dediler. 'Tasarım güzel ve renkleri kullanımı güzel. TED فقالوا .. حسنا .. التصميم رائع .. الالوان متناسقة
    Öyleyken bile ikna olmamışlardı ve "Tamam, sizi arayacağız," dediler -- hiç aramadılar. TED ورغم هذه المحادثة لم يقتنعوا فقالوا له .. حسناً سوف نتصل بك لاحقاً .. ولم يقوموا بذلك
    Uc hafta once Tokyoda, Sony sirketindeydim. Bana soyle dediler, " Bize bir hedef (hayal) ver. TED قبل 3 أسابيع كنت مع شركة سوني في طوكيو فقالوا لي:
    Sonra gidip gümrüktekilerle, bu işi sınırda durdurmaya çalışanlarla konuştum. onlar da dedi ki; "Bu iş burada çözülmez. TED ثم ذهبت وتحدثت مع الأشخاص الذين يعملون في الجمارك وحاولت إيقاف المخدرات عند الحدود فقالوا لي: إنك لن توقفها هنا
    Onlara da basitce, bunlar A öğrencisi, bunlar B öğrencisi..denilmiş... Ve onlar da bu düşüncelerle öğrencilere yaklaşıp öyle davranmışlar. TED فقالوا لهم فقط بأن طلاب الألف هم طلاب الجيم وكانت طريقة تعاملهم معهم غلى هذا الأساس
    onlar da "Olmaz, biz seni öldüreceğiz" dediler. Cepten tabanca çıktı. Open Subtitles فقالوا بل نحن من سيقتلك و أخرجوا اسلحتهم
    Şunu söylediler: Aynı şovu farklı türlerden veya benzer kullanıcılardan gelen farklı şovlardan daha fazla sunmak yerine, aynı şovdan daha fazlasını sunacağız. TED فقالوا بدلًا من عرض نفس البرنامج من فئات مختلفة أو برامج أكثر من مستخدمين متشابهين، سنعرض حلقات أكثر من نفس البرنامج.
    Ama bunun için dediler ki, bu iyi bir fikir ama maliyetli. TED فقالوا حسناً هذا تفكير جيد، إلّا أنه ليس مجدياً اقتصادياً.
    İşçileri aradığında, ona üç ay dediler! Open Subtitles عندما طلبت العمال فقالوا لها بعد ثلاث اشهر
    "Sen de arkadaşınla birlikte şehre gelebilirsin." dediler. "Hemen dönersin." Open Subtitles فقالوا يمكنك أن تأتي مع صديقك إلى المخفر و سوف تعود بعد ذلك حالا
    Cevaben, "İşte onlar için programda tek bir an bile olmayacak" dediler. TED فقالوا:"ها. لن يكون هناك لحظة واحدة في الجدول."
    "Lütfen kuracağın koleje diplomalı ve kalifiye birini getirme" dediler. TED فقالوا: "رجاءاً، لا تجلب أي شخص يمتلك شهادة ومؤهلات إلى كليتك"
    "Gitmene izin veriyoruz, hadi git." dediler. TED فابتعدت عنهم. فقالوا لي، "سوف نترككِ تذهبين، ارحلي."
    Ve şirket bundan bıktı, "Bu versiyonda bir şey yapmayacağız ama doğru çalıştığından emin olacağız" dediler. TED فقالوا:"في هذا الإصدار، لن نقوم إلا بالتأكد من أنه دقيق للغاية."
    dedim. onlar da "Biz bu uzun İngilizce kelimeleri ve diyagramları, kimyayı nasıl anlayacağız?" TED فقالوا "كيف يمكننا فهم هذه الكلمات الانجليزية المعقدة و رسومات بيانية و كيمياء ؟"
    onlar da dedi ki, "Bunlara ihtiyacımız yok, bizim zaten antidepresanlarımız var." TED فقالوا له: "نحن لسنا بحاجة إليها، فلدينا بالفعل مضادات للاكتئاب."
    Ben de onlara benim sürmediğimi söyledim, onlar da "O zaman kim sürüyordu?" dediler. Open Subtitles فقلت لهم أني لم أكن أقود المركبة فقالوا لي "إن لم تكوني أنت, فمن قاد السيارة إذن؟"
    demiş. onlar da "Bu iki büyükanne..." diye anlatmaya başlamışlar. "Büyükanne mi?" Bakan olanlara inanamamış. TED فقالوا: "هاتان الجدتان..." "جدات؟" لم يصدق الوزير الذي يحدث
    dedim. onlar da "Mavi, mavi, maviyi severiz. Hadi maviye boyayalım!" TED فقالوا ، " أزرق، أزرق، نحن نحب الأزرق.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more