| Tam bir kaos var ve kimse nasıl durdurulacağını bilmiyor. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن فوضى عارمة ولا أحد يعرف كيف يوقفها |
| Her saniye milyarlarcası ve milyarlarcası size çarpan havadaki görünmez parçacıklar, hepsi de tam bir kaos içinde. | TED | جسيمات غير مرئية في الجو المحيط تصطدم بكم بالمليارات والمليارات في كل ثانية، كلها في فوضى عارمة. |
| Okul ücreti ve parayla ilgili her şey yüzünden mali durumum berbat. | Open Subtitles | فوضى عارمة بخصوص مصاريف المدرسة وكل شيء يتعلق بالمال |
| Ah çocuklar, çok zor durumdayım. Asla yeterince hızlı bir şekilde öğrenemeyeceğim, ve kasaba da kargaşa içinde kalacak. | Open Subtitles | يا أولاد، أنا في ورطة كبيرة، لن أتعلّم أبداً القراءة سريعاً بما يكفي، والبلدة في فوضى عارمة |
| Tam bir karmaşa ve Steve Kodis, Milwaukee'den bir grafik tasarımcı, bunu değiştirmek istedi. | TED | إنها عبارة عن فوضى عارمة و ستيف كولدز هو مصمم جرافيك من ميلووكي يريد تغيير ذلك |
| Çünkü mutfakta buzdolabının üzerine kanla "Helter Skelter" yazdılar. | Open Subtitles | لأنهم هناك كتبوا على الثلاجة عبارة "فوضى عارمة" بالدماء |
| Benim darmadağın olduğumdan korkan bir parçanın bile olmadığını söyle bana. | Open Subtitles | قولي لي انه لا يوجد قسم صغير منك يخشى انني عبارة عن فوضى عارمة |
| Oraya inersek, gezegende karışıklık ve paniğe yol açarız. | Open Subtitles | فقد تتسببون في فوضى عارمة وفزع يعم الكوكب |
| Protestocular ve siviller polisle askerlerle iç içeydi, karmakarışık haldeydi. | Open Subtitles | اختلط المتظاهرون والمدنيّون مع رجال الشرطة اختلطوا مع الجنود، في فوضى عارمة |
| Alışılmadık soğuk, kaos yarattı. | Open Subtitles | أنه ابرد مناخ تم تسجيله و لقد تسبب فى فوضى عارمة |
| Bu iç savaş demek, klan klana karşı, tam bir kaos. | Open Subtitles | ،سيتحول الأمر لحربٍ أهلية العشائر ضد بعضها، فوضى عارمة |
| Buradan ayrıldığımıza memnunum, Earl burası tam bir kaos. Kendi çişini yiyen bir domuz gördüm. | Open Subtitles | فهذا المكان تعمه فوضى عارمة رأيت حيواناً يأكل روثه |
| Eğer katıksız ve mutlak kaos ihtimali kuvvetliyse, sana bağlı olmak, gök gürültülü sağnak yağışlı bir tepede, üstünde bakırdan ıslak bir zırh varken | Open Subtitles | إذا من المرجح أنه كان فوضى عارمة إذاً أن أكون مربوط إليك هو مثل الوقوف على قمّة تل في زوبعة رعدية |
| Annenize yaptığınıza bakın. berbat durumdayım. | Open Subtitles | انظر لما فعلته بأمك، إنّي في فوضى عارمة. |
| Harika. İkiniz her şeyi berbat ettiniz. Deniz canavarına ne kadar az rastlandığını biliyor musunuz? | Open Subtitles | رائع، سبّبتما فوضى عارمة هنا أتدركان مدى ندرة الكراكن؟ |
| Diyelim ki geleneksel bilindik yolu seçtik ve salıncakta bizim çocuklarımız sallanıyor. Dürüst olmak gerekirse, berbat hâldeler. | TED | ولنقل بأننا اخترنا إنجاب طفل من خلال الطريقة التقليدية، وها هو ذا يتأرجح على الأرجوحة، وبكل صراحة، ليسوا سوى فوضى عارمة. |
| Dışarıda bir kargaşa var Kurtulanlardan bir kaçıyla beraberim. | Open Subtitles | فى الخارج يوجد فوضى عارمة أنا مع مجموعة من الناجِين |
| Serbest kalınca bir bankada kargaşa çıkardı. | Open Subtitles | و تمكن من الفرار، و سبب فوضى عارمة في البنك ،يا سيدي |
| Böyle bir karmaşa olmalıydı Sam senin hayatın olduğuna inanmazdın. | Open Subtitles | لقد كانت فوضى عارمة ، سام أم انت لم تصدق أنها كانت حياتك |
| Helter Skelter. Bilirsin işte, klasik. | Open Subtitles | إنه كتاب "فوضى عارمة" الكتاب الكلاسيكي |
| Özür dilerim. Burayı darmadağın ettik. | Open Subtitles | إننى آسفة، إنها فوضى عارمة هنا |
| Eğer etraflarda dolaşırsa tam bir karışıklık olurmuş. | Open Subtitles | ستكون فوضى عارمة لو أنه مشى في الجوار |
| Her şey karmakarışık. İtfaiyecilerin yolda olması gerekiyor. Ne? | Open Subtitles | إنّها فوضى عارمة ...رجال الإطفاء يُفترض أن يأتوا |
| Kusuruna bakmam tabii, dün gece ortalık yangın yerine dönmüştü. | Open Subtitles | لن أؤاخذك، فليلة البارحة كانت فوضى عارمة. |
| Demek istediğim, Kraliçenin ölmesiyle tamamen karmaşaya düşen Toprak Krallığı... | Open Subtitles | أريد أن أقول أن مملكة الأرض في فوضى عارمة منذ الملكة المنكوبة |