| İsviçre'de her şey var belki sohbet dışında her şey. | Open Subtitles | . حسنا، "سويسرا" ، يتوفر فيها كل شيء . ربما باستثناء المحادثة |
| Ve iki, bu çantada para hariç her şey var. | Open Subtitles | -و ثاني شيء أن حقيبته تجدون فيها كل شيء ما عدا المال |
| Bu partide her şey var. | Open Subtitles | هذه الحفلة فيها كل شيء |
| Hayatımın karardığını hissettiğim bu zamanımda Her şeyin çok daha parlak olduğu zamanları düşünmekten kendimi alamıyorum. | Open Subtitles | كلما شعرت أن حياتي مظلمة, لا يمكنني فعل شيء سوى التفكير في الأيام التي كان فيها كل شيء ملئ بالإشراق |
| Neredeyse her operasyonda Her şeyin riske girdiği ter döktüğünüz, saçma cevaplar verdiğiniz ya da sizi öldürtecek teklemeler yaptığımız anlar vardır. | Open Subtitles | تكون هناك لحظة فيها كل شيء متعلق بقشة عندما تتعرق ستعطي إجابات خرقاء |
| Her şeyin harika olduğu andı. | Open Subtitles | تلك هي اللحظة التي يكون فيها كل شيء رائع. |
| Hesap cüzdanlarında her şey var. | Open Subtitles | كتب الحسابات فيها كل شيء |
| Brooklyn'deki her şey var. | Open Subtitles | (فيها كل شيء كـ(بروكلين |
| Brooklyn'deki her şey var. | Open Subtitles | (فيها كل شيء كـ(بروكلين |
| İçinde her şey var: | Open Subtitles | فيها كل شيء. |
| Her şeyin başladığı odayı görmenizi istedim. | Open Subtitles | أردتكما أن تريا الغرفة التي بدأ فيها كل شيء. |
| Bu Her şeyin çok farklı göründüğü o anlardan biriydi... | Open Subtitles | كانت واحدة من تلك اللحظات التي ترى فيها كل شيء بمنظار مختلف |
| "Hah!" dediğiniz Her şeyin anlaşıldığı o an, jeton düşer. | TED | لحظة "آها!" تلك، اللحظة التي يتضح فيها كل شيء وكأنها نقرة. |
| Her şeyin mümkün olduğu anın. | Open Subtitles | اللحظة التي يصبح فيها كل شيء ممكن |
| Her şeyin yaşandığı odadayım. | Open Subtitles | أنا في الغرفة التي حصل فيها كل شيء. |