Ve bir yerden çıkarken o anda, geriye dönüp çoğunlukla ceplerinizi yokluyorsunuz. | TED | وهي اللحظة التي تخرج فيها من مكان ما وتستدير وتربت جيوب البنطال. |
Diğer bir tanesinde de 10 tanesini yakalamayı başardım. 61'de 10 kişi. | TED | وهنا عينة أخرى تمكنت فيها من الحصول على 10، 10 من 61. |
Orada herkesin bir Wolodkowicz olduğu bir köy var, Peder. | Open Subtitles | هناك قرية يا أبتاه.. حيث الجميع فيها من آل فولدكوفيتش |
Çünkü bir dahaki sefere senin için geldiğimde, biraz meyve-kokteyli isteyeceğim. | Open Subtitles | لأن المرة القادمة التي سأتي فيها من أجلك سأريد سلطة الفاكهة |
Ben para ve arkadaş için burada değilim. Ben şifa dağıtıcıyım. | Open Subtitles | حسناً , أنا لستُ فيها من أجل المال والأصدقاء أنا المُعالج |
- bu, sonuçlarından acı çekmek zorunda olduğum ilk sefer. | Open Subtitles | هذه هي المرة الأولى التي أعاني فيها من نتائج أعمالي |
Balıkçılar bu döküntü yığınını gittikleri daha önce balıkçılık yapılmamış yerlerde topladılar. | TED | جبل الحطام هذا تم في الواقع جمعها من قبل الصيادين في كل مرة يذهبون إلى منطقة لم يتم الصيد فيها من قبل. |
Görevden son döndüğümde koltuğun altında çürümüş bir Big Mac buldum. | Open Subtitles | اخر مرة عدت فيها من التوزيع وجدت وجبة متحجرة تحت المقعد |
Şimdi bir dahaki sefere beni bir partiye çağırmadığında kendini suçlu hissetmezsin. | Open Subtitles | الآن لن تشعري بالذنب في المرة القادمة التي تستبعديني فيها من حفلة |
bir kutup ayısına şu ana kadarki en yakın konumumuz. | Open Subtitles | إنها أقرب مسافةٍ ندنو فيها من دبٍ قطبي على الإطلاق |
Aşırı derecede sözel bir müfredatımız olması mı küşük kızların erkeklerden daha başarılı olmasını sağlıyor? | TED | هل هو بسبب منهج لفظي زائد عن الحد ، والبنات الصغيرات أفضل فيها من الأولاد ؟ |
Yani gerçek hayatta olduğu gibi vahşi yaşamı kurtarmada da önceki deneyimlerden ve başarı ile başarısızlıklarımızdan da bir şeyler öğreniyoruz. | TED | فعمليات الإنقاذ البرية كالحياة نتعلم فيها من تجاربنا السابقة من نجاحنا.. ومن فشلنا أيضًا |
Burası, umut için cesaret etmekten biraz cesaret için umut etmeye geçtiğimiz zaman. bir şeyler yapmanız konusunda ısrar ediyorum. | TED | لذا ها نحن هنا، وفي أوقات انتقلنا فيها من الجرأة على الأمل إلى الأمل بجرأة، أحثكم لتفعلوا شيئاً. |
Ancak konuşmamın sonunda bunu düzeltecegim ve uzun süredir içinde bulunduğumuz bu yanlışı düzeltmek için size bir umut ışığı vereceğim. | TED | ولكنّي سأجعله أفضل في النهاية، وسأقدم لكم الجانب المشرق لإصلاح هذه الفوضى التي نحن فيها من مدة طويلة جدًا. |
Kendi patronun olmak varken, başkaları için çalışmak çok aptalca. | Open Subtitles | بما فيها من شجر التنوب الشاهق والجليد وطيور اللقلق |
bu bir gerilla baskını. Parası için yapmıyoruz. | Open Subtitles | هذه غارة حرب عصابات ونحن لا نشترك فيها من أجل المال |
Siz dördünüz nasıl olduysa 200 kişi arasından bu seminer için seçilme şerefine nail oldunuz. | Open Subtitles | حسنا، أنت أربعة يشرفني مشكوك فيها من بعد أن تم اختيارها من أكثر من 200 المتقدمين لهذه الندوة. |
bu, tarihte bir ilk değil; teknolojinin insan yaratıcılığını artırdığı ilk sefer değil. | TED | وهذه ليست أول مرة في التاريخ زادت التكنولوجيا فيها من إبداع الإنسان. |
Buradan, şehirdeki hiç kimsenin bu hastalıkla temas etmediği anlamı çıkar. | TED | ماذا يعني ذلك؟ أن هذه المدينة لم يتعرض المرض لأحد فيها من قبل، |
bu kesicilerin olduğu yere yaklaştığımız an. | TED | هذه هي اللحظة التي تمكنا فيها من الوصول على مقربة منهم. |