Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. | Open Subtitles | ولكن في القيام بذلك، انا فتحت و عالمنا على التهديدات الجديدة، |
Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. | Open Subtitles | ولكن في القيام بذلك، فتحت لي عالمنا على التهديدات الجديدة، |
Ciddiyim. Başka bir yerde başka bir şeyler yapmayı düşündün mü? | Open Subtitles | هل فكرت في القيام بشيء آخر أو الذهاب إلى مكان آخر؟ |
Bazı şeyleri yapma konusunda çok zorlanırdım hep. | Open Subtitles | ولطالما واجهتُ أوقات عصيبة في القيام بأشياء معيّنة |
Ben sadece imkan dahilinde olabilecek en iyi işi yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أرغب في القيام بـ أفضل عمل ممكن .. أتعلم |
Lanet olsun, yapalım şunu. | Open Subtitles | اللعنة عليه، دعونا وتضمينه في القيام فقط. |
- Hayır. Cidden yapmaya başlaman gereken şey bize gerçeği anlatman. | Open Subtitles | ما عليك حقاً ان تبدأ في القيام به هو اخبارنا بالحقيقة |
Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. | Open Subtitles | ولكن في القيام بذلك، فتحت لي عالمنا على التهديدات الجديدة. |
Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. | Open Subtitles | ولكن في القيام بذلك، فتحت لي عالمنا على التهديدات الجديدة، |
Doğru olanı, doğru şekilde, doğru sebepler için yapmayı istemek. | TED | الرغبة في القيام بما هو صحيح على النحو الصحيح للأسباب الصحيحة |
O bu işi tam 1400 dakikada (23s 20 dk) yapmayı başardı. | TED | لقد نجح في القيام بتلك العملية في 1400 دقيقة فقط |
Bu şekilde yapmayı hiç istememiştim. Bunu biliyorsunuz. | Open Subtitles | لم أرغب مطلقاً في القيام بكل هذا وأنت تعلم ذلك |
Amerikalılar ve diğer yabancıları iş yapma konusunda isteksizleştiriyor hatta ziyaret etmek için bile, | Open Subtitles | الأمريكيين وغيرهم من الأجانب مترددين في القيام بأعمال تجارية أو حتى زيارة |
Araştırma yapma konusunda lanet derecede iyiyimdir, ve sen bir gizemsin. | Open Subtitles | أنا بارعة في القيام بأبحاثي وأنتِ غامضة |
Araştırma yapma konusunda lanet derecede iyiyimdir, ve sen bir gizemsin. | Open Subtitles | أنا بارعة في القيام بأبحاثي وأنتِ غامضة |
Ama öyle değilsen de, üzerime düşeni yapmak için hiç tereddüt etmem. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتِ مخطئة فلن أتردد في القيام بما يجب أن أفعل |
Sağduyu doğru şeyi yapmak için gerekli ahlaki irade ve doğru olanın ne olduğunu anlamaya yarayan ahlaki yetenektir. | TED | الحكمة العملية هي رغبة اخلاقية في القيام بالامر الصحيح والمهارة الاخلاقية هي اكتشاف الطريق الصحيح لذلك |
Ve yapmak istediğim ilk şey, cevaplamak istediğim ilk soru bunun ne olduğuydu? | TED | وأول ما أرغب في القيام به، أول سؤال أرغب في الإجابة عليه، ما هذا؟ |
Ve gidip ilk tanıştığımız andan beri birbirimize yapmayı düşündüklerimizi yapalım. | Open Subtitles | ولنذهب لنقوم بكل شيء فكرنا في القيام به لبعضنا بمجرد ما إلتقينا لأول مرة |
Dava kendi kendine sona erene kadar böyle yapmaya devam ederiz. | Open Subtitles | ونستمر في القيام بذلك حتى تحرق القضيه نفسها خارجاً وتصبح بارده |