Yabancı iki adama yakın zamanda Çantasında 1,500 sterlin taşıyacağını söylemesi çok sağgörülü bir davranış değil, dostum. | Open Subtitles | أن تخبر شخصين غريبين أنها تحمل ما قيمته ألف وخمسمئة جنية في حقيبتها إنه أمر لا ينبع عن الحصافة يا صديقي |
Belki Çantasında adresi vardır. | Open Subtitles | ربما يكون العنوان مكتوب في ورقة في حقيبتها |
Sanırım o sopa hala yukarıda, annemin Çantasında. | Open Subtitles | لا زالت لديها الهراوة في حقيبتها بالأعلى |
Kız kardeşime söyledim de çantasına iliştirdi. Böylece deniz kaplumbağası gibi izini sürebiliyorum. | Open Subtitles | كلا، لقد جعلت شقيقتي تدسّه في حقيبتها حتى أتمكّن من تعقبها كسلاحف البحر |
El Çantasında bir torba isimsiz hap bulduk. - Kahretsin. | Open Subtitles | وجدنا تلك الحقيبة من الحبوب الغير معلمة في حقيبتها |
Ama hiçbiri çantasından çıkmadı ve iki dairesini de aradınız, ikisi de temizdi. | Open Subtitles | لكن لم يوجد أي من هذا في حقيبتها والشقتين اللتين بحثت فيهما لم يوجد بهما شيئاً |
Makinist'teki Christian Bale gibiydi, çantasını da toplayabiliyordu. | Open Subtitles | كانت تشبه "كريستيان بيل" في فيلم "ذا ماشينست". وعرفت كيف تضع كل الأشياء في حقيبتها. |
Bunu Çantasında bulduk. Alkaloit zehirlenmesi var. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذا في حقيبتها إنها تعاني من تسمم قاعدي |
Çantasında duruyor. | Open Subtitles | إنها بحوزتها بالفعل الفيتامينات في حقيبتها |
Anladığım kadarıyla şüpheli, Çantasında bununla dükkandan çıkmış. Pekala. | Open Subtitles | لقد اعتقلت المشتبهة خارجة من المتجر مع هذا في حقيبتها |
Evet, Çantasında silah olan tanımadığı insanların karşısında soyunan kişiyle. | Open Subtitles | تعرفين؟ تلك التي لديها مُسدس في حقيبتها التي تتباهى بمهبلها أمام الرجال الآخرون |
Çantasında kamera var diye kadını öldürecek miydi? | Open Subtitles | إذا كانَ لديها كاميرا,في حقيبتها كنا سنقتلها. بجدية. |
Ayrıca sırt Çantasında kundakçılık için gerekli malzemeler vardı. | Open Subtitles | بالإضافة إلى تهمة الحرق العمد للدمى الموجودة في حقيبتها. |
Pediyatride her iki anneden birinin Çantasında var bu. | Open Subtitles | نعم, كل الأمهات في قسم الأطفال لديها واحد في حقيبتها. |
Çantasında para dolu bir zarf var ve plastiğe sarılmış. | Open Subtitles | ظرف من المال في حقيبتها ملفوف بالبلاستيك |
Ne olur olmaz diye onun da çantasına koymuştum. | Open Subtitles | لقد وضعت في حقيبتها جهاز، في حالة إحتجت لهُ |
Melanie'nin çantasına atıverebileceği bir tabanca. | Open Subtitles | إذاً هو نوع من التسلح الذي تخفيه في حقيبتها ؟ |
Eminim, çantasına bu kadar çörek araklamış bir kadını dinlerler. | Open Subtitles | كإمرأة يوجد في حقيبتها مناديل مائدة فمن المؤكد أن لديك أخلاق. |
Evet, görünüşü göre Çantasında bir bluz buldular. | Open Subtitles | نعم، يبدو أنهم وجدوا بلوزة في حقيبتها |
Hatun Çantasında bir kamyon hap taşıyor! | Open Subtitles | هذه الفتاة لديها صيدلية في حقيبتها |
Çantasında bir vinç taşıyan kişi. | Open Subtitles | تحمل رافعة في حقيبتها |
Bu onun çantasından çıktı. | Open Subtitles | كان هذا في حقيبتها. |
Makinist'teki Christian Bale gibiydi, çantasını da toplayabiliyordu. | Open Subtitles | كانت تشبه "كريستيان بيل" في فيلم "ذا ماشينست". وعرفت كيف تضع كل الأشياء في حقيبتها. |