- Acele edelim, takviye kuvvetler yolda. - Nereden biliyorsun? | Open Subtitles | من الأفضل أن نسرع، أعتقد بأن التعزيزات الثقيلة في طريقها |
Eğer yeni kurbanları Bobbi Baird ise hala yolda olabilir. | Open Subtitles | ان كانت بوبي هي ضحيتهم التالية قد تكون في طريقها |
Yani şirketini doğru yolda olduğunun güvenini sağladığına göre, Paris'e dönebilirsin. | Open Subtitles | والان تستطيعي الرجوع لباريس متأكدةً ان شركتك في طريقها الصحيح والدقيق |
Bir ekip aracı şu an evinize doğru yola çıktı. | Open Subtitles | وهناك سيارة شرطة مسرعة في طريقها إلى منزلك |
Tamam, diyelim ki bir mermi tehlikedeki güzel bir genç kıza çarpmak üzere. | TED | حسنًا، فلنفترض أن رصاصة في طريقها لإصابة فتاة جميلة في محنة. |
Ama gemiye siparişin yarısı ulaşmış. - Gerisi Pulau Tekong'a gidiyor. | Open Subtitles | فقط النصف الذي وصل إلى السفينة البقية في طريقها الى بولاو |
Grubum Yoldadır. | Open Subtitles | أنا جئت أولاً و قبيلتي في طريقها إلى هنا |
Polisin de yolda olduğunu düşünürsek sizin de oradan ayrılma zamanınız geldi. | Open Subtitles | وبالأخذ في الاعتبار أن الشرطة في طريقها حان الوقت لمغادرتك أنت أيضًا |
Polis yolda ve polisler gelene kadar hatta kalacağım ben. | Open Subtitles | الشرطة في طريقها إليكِ و سأبقى على الخط لحين وصولهم |
Biz yolda bir koloni gemisi var olduğunu varsaymak zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نفترض وجود سفينة مستوطنين في طريقها إلى هنا |
Son siparişin yolda olduğunu söyle. | Open Subtitles | حسناً، أخبرهم أن الشحنة الأخيرة في طريقها. |
Süitin hazır. Smokinin yolda. Seni görmek güzeldi. | Open Subtitles | غرفتك محجوزة وبدلتك في طريقها إليك أنا سعيد لرؤيتك. |
İşleri zorlaştırma. Minibüs yolda. | Open Subtitles | لا تجعلي الأشياء تسوأ أكثر إن العربة في طريقها |
Bıçaklı ölü kadın yolda, geliyor. | Open Subtitles | هنالك امرأة ميّتة ومعها سكّين في طريقها إلينا |
Laura, her şey yoluna girecek. Polis yola çıktı. | Open Subtitles | لورا , كل شيء سوف يكون على ما يرام الشرطة في طريقها إلى هنا |
Basılı medyanın ölmek üzere olduğunu söylüyorlar. Kim diyor bunu? Şey, medya. | TED | أن الصحافة المطبوعة في طريقها إلى الفناء. من يقول ذلك؟ حسناً، الصحافة! |
Evet, okula gitti. Derste midesi bulandı. Şimdi de tuvalete gidiyor. | Open Subtitles | أجل دخلت الفصل وأصابها الغثيان والآن هي في طريقها إلى الحمام |
Yoldadır. Ben sadece polis olmadığından, yalnızca bizim olduğumuzdan emin olmak istedim. | Open Subtitles | أنها في طريقها, كنت فقط اريد التأكد من انه لايوجد شرطة, نحن فقط |
Sarah tiyatro grubunun provası için yoldaymış ve Jill dairesinden kaçırılmış. | Open Subtitles | سارة كانت في طريقها الى تدريب مسرحي جماعي و جيل إختطفت من شقتها |
Gerçekten de görücü usülü ve beşik kertmesi gibi tasarlanmış evlilikler ortadan kalkma yolunda ilerliyor. | TED | بالطبع، الزيجات المدبرة في طريقها للخروج من هذا الشريط لحياة الإنسان. |
Ya bu üç mevkiye doğru gittiklerini ya da zaten ulaşmış olduklarını varsaymalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نفترض إمّا أنّها في طريقها أو أنّها وصلتْ إلى المواقع الثلاثة |
İşine giderken annenle karşılaştım, evet mi? Bana anahtarı verdi. | Open Subtitles | إلتقيت بوالدتك وهي في طريقها للعمل هي من أعطاني المفتاح |
Bazı insanlar şuna inanıyorlar, bu kontrol edilemezi bir şekilde yayılır ve bu bakteri yoluna çıkan herşeyi öldürür. | TED | يعتقد بعض الناس أن تلك البكتيريا ستنتشر بشكل غير قابل للتحكم فيه وأنها ستقتل كل شيء في طريقها |
Polisler, onunla konuşmak için yoldalar. Bırakalım onlara anlatsın. | Open Subtitles | الشرطة في طريقها للتحدث إليه دعيهم يتعرفون هم على الحقائق |
Batı Virjinya'da annesinin cenazesine giden bir kadınla karşılaşmıştım. | TED | ذهبت إلى امرأة من غرب ڤيرجينيا في طريقها لجنازة أمها. |
Sıradaki öksüz, Susan, kendisini evlat edinen yeni ailesinin yanına Namibya'ya gidiyordu. | Open Subtitles | ويتيمنا التالي سوسان كانت في طريقها الى ناميبيا لملاقاه والدها بالجدد بالتبني |