gözlerinde onu öldürme isteğimi engelleyen bir şey vardı. | Open Subtitles | كان هناك شيئاً في عيناه أرغمني على ألا أقتله |
Tuhaftı, çünkü iki dakika önce dedem yaşıyordu, yüzünde renk, gözlerinde parıltı vardı. | Open Subtitles | لقد كان الأمر كأنه منذ دقيقتان من قبل لقد كان وجهه ملون و النور في عيناه |
Onunla hiç tanışmadım ama babasını iyi tanırım gözlerinde nefret görmedim ama üzüntü ve çaresizlik gördüm. | Open Subtitles | لم ألتقي به من قبل لكنيأعرفوالده... وليست الكراهية هي مَن رأيتها في عيناه ولكناليأسوالحزن... |
Bilmek istemiyorum. Bir daha adamın gözlerinin içine bakamayacağım. | Open Subtitles | لا أريد معرفة هذا ، لن أتمكن من رؤية الرجل في عيناه |
gözlerinin içine bakıp "Hangi hayatın değerli olduğuna hangilerinin değersiz olduğuna nasıl karar veriyorsun?" derdim. | Open Subtitles | لأنظر في عيناه وأسئله كيف قرر من الذي يستحق العيش |
Sana diyeceğim peder, bu atın gözlerinin içine baktığında bir ruhu olduğunu görürdün. | Open Subtitles | .. عندما تنظر في عيناه يا أبتاه كنت تعرف أن هذا الحصان لديه روح |
gözlerinde şey bakışı var-- | Open Subtitles | لديه تلك النظرة .. في عيناه وكأنه |
gözlerinde Aynı ölü bakış. | Open Subtitles | ولديه نفس تلك النظرة القاتلة في عيناه |
gözlerinde katil bakışları vardı, Smithers. | Open Subtitles | (كان عليك رؤية نية القتل في عيناه (سمذرز |
Jake, kendisine bayılan medyayla gözlerinde yaşlarla görüştü ve bebeni ne kadar özlediğini ve haksız yere suçlandığını anlattı. | Open Subtitles | ،و ذهب (جيك) إلى الصحافه صحافةٌ مُحبه ،بدموع ٍ في عيناه و أخبر العالم عن مدى إشتياقه لإبنته و أنه إتُهم ظلماً |
Bunu gözlerinde gördüm. | Open Subtitles | لقد رأيت هذا في عيناه. |
Onunla görüşeceğim. Bana güvenilir bir ortak olabileceğini söylerken, gözlerinin içine bakacağım. | Open Subtitles | سأسمعه وأنظر في عيناه وهو يخبرني |
gözlerinin içine bak. Tıpkı Dr. Albright'ın bana baktığı gibi. | Open Subtitles | حدقي في عيناه بالطريقة التي الدكتورة (ألبرايت) |