Yani bu gene sahipseniz, ve oldukça fazla şiddet görmüşseniz belirli bir durumda, bu tam anlamıyla felakete davetiye çıkarmaktır | TED | ولذا، اذا كان لديك ذلك الجين، ورأيت الكثير من العنف في وضع معيّن ، هذا هو وصف الكارثة، كارثة مطلقة. |
Yatıştırıcı işe yarıyor. Kalp atışı ve basıncı sabit durumda. | Open Subtitles | يبدوا أن المسكنات تعمل نبضات القلب والضغط في وضع مستقر |
Romo uyandığında, kukla modunda oluyor. | TED | عندما يستيقظ رومو، يكون في وضع المخلوق. |
Kötüyüm. Gerçekten kötü bir durumdayım. | Open Subtitles | حسناً , هذا حقاً سيئ الآن أنا حقاً في وضع صعب الآن |
Bay Gondo zor duruma düştü... ama herkes onu çok takdir ediyor. | Open Subtitles | .. السيد كوندو في وضع مالي صعب و لكن الجميع معجب به |
ya da bir uzaylı teknolojisini ortaya çıkarabilecek bir durumdayız. | TED | نحنُ في وضع يمكنُ أن يظهر للعيان لتكون ظاهرة طبيعية لا نفهمها أو تقدم تكنلوجي فضائي لا ندركه. |
Tartışmayı gerçekten hızlandıracak konumda olan birkaç kişiden birisin. | TED | أنت من بين الأشخاص القليلين الذين هم في وضع يسمح لهم حقا بالتناظر. |
Hayır senin hayatınla, boşanma arasında tuhaf bir yerde olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | لا، هي تعتقد أنّك في وضع غريب في حياتك بسبب الطلاق |
Evet, çünkü sen ilişkiler konusunda tavsiye vermek için harika bir durumdasın. | Open Subtitles | نعم , لأنكِ في وضع جيد كي تعطي نصائح عن العلاقات |
- Diğerlerinden daha değişik bir pozisyonda olduğunu son defa hatırlatayım. | Open Subtitles | دعني اذكرك للمرة الأخيرة انت في وضع مختلف عن الطلاب الآخرين |
Şiirlerim ruhumdur. Beni çok sıkıntılı bir durumda bıraktın, Edward. | Open Subtitles | قصائدي هي روحي لقد وضعتني في وضع حرج يا ادوارد |
Dur bir dakika. Hayır, hayır. O kimseyi zor durumda bırakmıyor. | Open Subtitles | حسناً , توقفِ , إنها لا تترك الجميع في وضع مترنح |
"Sal iyi durumda. Yola devam ediyoruz ve moralimiz yüksek" | Open Subtitles | الطوف في وضع جيّد ، نحن في طريقنا والمعنويات مرتفعة |
Çok tehlikeli bir durumda bulunuyoruz ve eylemlerimizi çok dikkatli planlamamız gerekiyor. | Open Subtitles | ونحن في وضع خطر جدا ويجب علينا التعامل معها على هذا النحو. |
Arkadaşının korkunç bir durumda olduğunu biliyorum ama bu önemli. | Open Subtitles | أعلم بأن صديقتك في وضع مريع ولكن هذا مهم أيضا |
Bu füze için beraber olmaları ve bekle-ve-gör modunda yayılmamaları gerekiyor. | Open Subtitles | لابد أن يكون لديها نتائج البحث عن هذا الصاروخ, وليست في وضع الانتظار فقط |
Sonra ödeşiriz, yavrum. Şu an çok acayip bir durumdayım. | Open Subtitles | أما الآن فأنا في وضع شديد الصعوبة في الحقيقة |
Sizi asla yaşamayabileceğiniz bir duruma hazırladığımı mı ima ediyorsunuz? | Open Subtitles | هل تفترض أننا وضعناك في وضع لم نختبره من قبل |
Berbat bir durumdayız ve elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. | Open Subtitles | إننا في وضع سيء ويجب علينا أن نفعل الأفضل. |
Hayır, biz sadece başımıza her ne geliyorsa filme çekeceğiz ve sonra boktan, garip olaylar olduğunda bunu gelecek kuşaklara aktarabilmek için en mükemmel konumda olacağız. | Open Subtitles | كلا , سنصور فقط كل ما يحدث معنا وعندما تحصل أي أشياء لعينة معنا سنكون في وضع ممتاز لالتقاطه من أجل الأجيال القادمة |
BG: Rakamların özellikle yurt içinde siyasi değişimlere dönüştüğü bir yerde gibi görünüyoruz. | TED | برونز خيوساني: يبدو أننا في وضع حيث تتحول الأرقام إلى نوبات سياسية ولا سيما على الصعيد المحلي. |
Kaldı ki sen çok az kişinin olduğu bir durumdasın. | Open Subtitles | ولكن أنت في وضع قلة وصلوا إليه |
Emir verecek bir pozisyonda olduğunu düşünmüyorum. Ya sen? | Open Subtitles | لست أظن أنك في وضع يخول لك اصدار الأوامر |
Şimdilik gizlenme moduna geçmenizi ve buradan uzak durmanızı öneririm. | Open Subtitles | حسناً، للوقت الحالي، سأبقى في وضع التخفى وأبتعد عن هُنا |
Bir an için sadece barut değil de, saçma da koymayı düşünmüştüm. | Open Subtitles | للحظة، كنتُ أفكر في وضع كرة بندقية و ليس فقط البارود |
Zor bir durum içerisinde olduğumuzu biliyorum ama sana bir emir veriyorum. | Open Subtitles | انا علم اننا في وضع صعب هنا لكنني اعطيك امر |