Hayalim, izleyicileri ana kahramanların yerine koyarak onlara kendi kararlarını verdirmekti, bu şekilde herkes kendi hikâyesini anlatacaktı. | TED | وكنت أحلم بوضع الجماهير مكان الشخصيات الأصلية، واجعلهم يتخذون قراراتهم بأنفسهم، وبفعل ذلك، هم يروون قصصهم الخاصة. |
- Onların yetişkin olduğunu ve kendi kararlarını verebileceklerini farketmeliydin. | Open Subtitles | كنت من المفترض أن يدركوا أنهم هم من البالغين ويمكن اتخاذ قراراتهم بأنفسهم. |
Doktorlar kararlarını vermeden önce ne birbirleriyle ne de hastalarla görüşmezlerdi. | Open Subtitles | لا يتقابل الأطباء مع بعضهم البعض ولا مع المريض ، قبل وصول قراراتهم |
Ve bunun için de tasarlanabilecek akla en uygun sistem de belli bir azınlığın, çoğunluk için günlük kararlar verdiği bir sistem olmuş. | TED | وأفضل نظام يمكن تصميمه من أجل هذا الغرض هو نظام حيث يصنع بضعة أشخاص قراراتهم اليومية باسم الكثير من الناس |
Aptal oldukları için aptalca karar alıyor değiller, bunun nedeni akılsızca kararlar almalarına neden olan bir ortamda yaşıyor olmalarıdır. | TED | قراراتهم الغبيّة ليست نتيجة غبائهم، ولكنها نتيجة عيشهم ضمن سياق قد يقود أي شخص لاتخاذ قرارات غبيّة. |
Biz bu kararları daha gözlemlenebilir kılarsak iyilik yapma fırsatlarını daha çok yakalarlar. | TED | ولكن، عندما نقوم بتوضيح قراراتهم أكثر، يبدأون بالاهتمام أكثر بفرص فعل الأعمال الجيدة. |
Bu aileler aldıkları kararları anlattıkları hikâyelerle de doğrulamak istediler. | TED | ومع ذلك، أراد هؤلاء الآباء والأمهات تبرير قراراتهم من خلال الحكايات التي رووها |
Bu saldırının kararlarını etkileyip etkilemeyeceği bilinmiyor. | Open Subtitles | ولم يعرف بعد ما إذا كان هذا الهجوم سيؤثر على قراراتهم أم لا |
Bu yüzden bu dogmaya sıkıca sarılıp onları, kendi kararlarını almaya bırakıyorsun. | Open Subtitles | لا زلتِ متشبّثةً بهذا المبدأ أن تتركيهم يحددون قراراتهم بأنفسهم |
Ve Albay da, kendi kararlarını kendi verecek birine benziyor. | Open Subtitles | واعتقد ان العقيد من نوعية الاشخاص الذين يتخذون قراراتهم من انفسهم. |
Kendi kararlarını kendileri vermeleri lazım! | Open Subtitles | ينبغي أن يسمح للنسور الصلعاء على اتخاذ قراراتهم بأنفسهم |
Zeki olanlar, büyük kariyer kararlarını daha dikkatlice verirler. | Open Subtitles | أو أنه قد حان الوقت لإتخاذ خطوة أخرى؟ الأذكياء يتخذون قراراتهم مع المزيد من الحذر |
Ama en önemlisi, yerel insanlar güç kazandılar ve sağlıklarıyla ilgili olarak kendi kararlarını vermeye başladılar. | Open Subtitles | لكن الاهم من ذلك هو تمَكّن الناس المحليين على اختيار قراراتهم الصحية بنفسهم |
Onlar yetişkin insanlar. Kendi kararlarını alabilirler. | Open Subtitles | إنهم راشدون، يمكنهم اتخاذ قراراتهم بأنفسهم. |
Bu basitçe insanların aldıkları kararları değiştirmelerini sağlayacak arayüzü değiştirmekle ilgili. ve kararlar doğaları gereği değişirler. | TED | والأمر متعلق فقط بالمفهوم الذي يدفع الأشخاص لأخذ قراراتهم وطبيعة الأمور التي تدفعهم لتغير قراراتهم |
Savaş oyunlarıyla büyümüş, verdikleri kararlar sezgisel, katî ve cesur çocuklardı. | Open Subtitles | يتم تربيتهم علي الألعاب الحربية فأن قراراتهم تكون حدسيه, حاسمة وجريئة خالية من الخوف |
Müşteriler bir hizmet almak için aradığında iyi kararlar verebilen, tatminkar insanlar ile konuşuyorlar sonuçta müşteriler nasıl hissediyor? | TED | فعندما يتصل الزبائن بالشركة من أجل خدمة ما فإنهم يتعاملون مع موظفين سعداء ، يستطيعون اتخاذ قراراتهم ، و هم راضون، بماذا يشعر الزبائن ؟ يشعرون بإحساس رائع. |
Ama bu kararları değiştiremiyordum çünkü toplantılara katılmıyordum, bu yüzden de karşı çıkmaya hakkım yoktu. | TED | لكن لم يكن في وسعي الاعتراض على القرارات، لأني لم أكن أحضر اللقاءات، ولم يكن لدي الحق في أن أعارض قراراتهم. |
Sen, onların verdiği kararları imzalayacaksın. | Open Subtitles | وأنت سوف توافق على كل قراراتهم |