Çünkü geçen sene de küçük kardeşim yerden çikolata almaya çalışmıştı. | Open Subtitles | لأنه في السنة الماضية حاول أخي الصغير أخذ قطعة حلوى |
Son yemeğim çikolata olmayacak. | Open Subtitles | ..أنا لن أتناول قطعة حلوى كوجبتي الأخيرة |
Git. Kendine bir otomat bul. Kendine bir çikolata al ve uslu durmaya... | Open Subtitles | إذهب، جِد لنفسك آلة بيع إبتع لنفسك قطعة حلوى وعد |
Televizyonda kontrolünü kaybettiğin gün evimde bir şeker yemiştin. | Open Subtitles | اليوم الذى فقدت فيه توازنك على الهواء، اكلتى قطعة حلوى بمنزلى |
Hey Allahım, Alt tarafı bi parça şeker düşürdüm sonra da tepeden yuvarlandım. | Open Subtitles | إلهي، لقد انحنيت لألتقط قطعة حلوى وتدحرجت نزولا من التلّ. |
Hepinizi topun üstünde görmek istiyorum, kek üzerindeki şişko çocuk gibi. | Open Subtitles | أريدكم جميعا على هذه الكرة كفتى سمين يهجم على قطعة حلوى |
Bir lolipop için her şeyi yapabilecek... yoksul, itilmiş, dışlanmış küçük kız ve erkek çocukları için. | Open Subtitles | للفقراء ، وسيئين الحظ من الاولاد والبنات الذى يعمل اي شئ من اجل قطعة حلوى |
Neden kendi çaldığım çikolata için teşekkür ediyorsam. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا أشكرك على قطعة حلوى سرقتها |
Kampçıların çoğu, bir çikolata için her şeyi yapabilecek, talihsiz kişilerdi. | Open Subtitles | معظم المخيمين كانوا تعيسي الحظ على استعداد لفعل أي شيء مقابل قطعة حلوى |
Ben sekiz yaşındayken mahalledeki bakkaldan bir çikolata çalmıştım. | Open Subtitles | حين كنت بالثامنة سرقت قطعة حلوى من الصيدلية المحلية في شارعنا |
Benden duymuş olma ama annenin kilise ayakkabısının içinde yarım bir çikolata var. | Open Subtitles | لم تسمع هذا مني لكن هناك نصف قطعة حلوى محشورة في الحذاء الذي تذهب به أمك للكنيسة |
Sanırım kilise ayakkabımın içinde çikolata vardı. | Open Subtitles | أظن أن عندي قطعة حلوى في الحذاء الذي أذهب به للكنيسة |
Ya da dokuz yaşındayken bir çikolata çalmaya çalışıp paniğe kapıldıktan sonra geri verdiğimi, bunun da herhangi bir istihbarat teşkilatına katılamayacak kadar özsaygım olduğunu gösterdiği yazıyor. | Open Subtitles | ويقول عندما كنت في التاسعة حاولت سرقة قطعة حلوى لكنني ارتعبت واعدتها الامر الذي وصمني بأن لدي فائضا في احترام الذات |
şeker yiyordu denmez sadece nugalı bir şeker yiyordu denir. | Open Subtitles | لا تقل كان يمضغ قطعة حلوي بل قل كان يمضغ قطعة حلوى لذيذة |
şeker barı olsaydı küçük boy olurdu. | Open Subtitles | لو كان يرتدي قطعة حلوى لكانت من القياس المرح |
Yine de benzin almak için arabayı kenara çektiklerinde... içeri girip bir parça şeker ya da dondurma falan almama izin verirlerdi. | Open Subtitles | ولكن حين كان يتوقف ليتزود بالوقود، كان يسمح لي بدخول المتجر لأشتري قطعة حلوى أو بوظة أو ما إلى ذلك. |
Bir zamanlar sahilde şeker yiyordum ve kızın biri önümde mayosunu çıkarmaya başladı. | Open Subtitles | كنت أتناول قطعة حلوى على الشاطئ -وراحت فتاة تنزع زي سباحتها -عُد إلى قطعة الحلوى |
şeker alabilir miyim anne? | Open Subtitles | أيمكن أن أحصل على قطعة حلوى ، أمى ؟ |
- Token, ona bir şeker vereyim mi? | Open Subtitles | هل تريد مني تمرير قطعة حلوى لها؟ |
Bu arada, bu bir meme ucu değil, bir kap kek. | TED | على أية حال، ذلك ليس حلمة، إنها قطعة حلوى. |
Bir lolipop için her şeyi yapabilecek... yoksul, itilmiş, dışlanmış küçük kız ve erkek çocukları için. | Open Subtitles | من أجل الفقراء والأولاد المنبوذين التعسي الحظ الذين يودّوا فعل أي شيء من أجل قطعة حلوى |