| Neler olduğunu yazacağım. Haydi, haydi! Bir kalem bulmak zorundayım! | Open Subtitles | علي أن أكتب ما حدث، هيا، علي أن أجد قلماً |
| Ve bu dilinde neden tükenmez kalem izi olduğunu gösteriyor. Iykk! Aa... | Open Subtitles | وهذا أساساً كيف تسحبين قلماً من عنقك أظن أن طيراً نال منك |
| 1935'te ellerine bir kalem alıp, kumda bir çizgi çizdiler. | Open Subtitles | في عام 1935 قاموا بحمل قلماً ورسموا حدوداً في الصحراء. |
| Şimdi de başparmağı ve işaret parmağıyla bir kalemi tutup kaldıracak. | TED | الان سيلتقط قلماً بأبهامه المقابل والسبابة. |
| İtiraz ediyorum, sayın yargıç. Bir kalem almak bu kadar uzun sürmez. | Open Subtitles | أعترض يا سيادة القاضي لا يحتاج أحد كل هذا الوقت ليلتقط قلماً |
| Bu oldukça uzun talep listesini yazmak için yanımda kalem yok. | Open Subtitles | ..يبدو أنني لا أحمل قلماً لتدوين هذه اللائحة الطويلة من الأوامر |
| Başlarken, işte burada bir kalem ve bir de ataçımız var. | TED | أولاً، أريد أن أتأكد من أن لدينا قلماً ومشبك ورق. |
| İmza istiyorsan, ya kalem yada biraz beyaz ver! | Open Subtitles | إذا أردت توقيعاً الآن، فأعطني قلماً أو أحضر لي بعض الثلج |
| Onlara biraz zaman ve bir kalem ver yeter. | Open Subtitles | أعني، لا سمح الله اعطيهم فقط قلماً و الوقت الكافي |
| Al eline bir kalem de yaz şunları, sapık herif. Rakip satıcı geldi, iki namussuz cehennemi boyladı. | Open Subtitles | اسحب قلماً أيّها المعتوه واكتب هذا أتى مروّج منافس، وقُتل اثنان من الحثالة |
| Sizden bir kalem ve kağıt araklayabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني أن آخذ منك قلماً و ورقة؟ بالطبع |
| Kağıt kalem çıkar ve arkadaşlarını yakalamaya çalış. | Open Subtitles | أخرج ورقة و قلماً و حاول أن تتابع مع البقية |
| Eğer ben yeni bir kalem isteseydim, tel kesicilerle bankaya girmem gerekirdi. | Open Subtitles | ؟ ..أنا إذا أردت قلماً جديداً يتوجب عليّ أن أذهب إلى البنك بقواطع الأسلاك.. |
| Michael boynuna bir kalem saplı halde yaşayabilecek mi? | Open Subtitles | أيمكن لمايكل أن يعيش بعد أن وضعوا قلماً في حنجرته؟ |
| Almancada sevdiğim kelime "kugelschreiber". kalem anlamına geliyor. | Open Subtitles | الكلمة الالمانية التي احبها فعلاً هي كوكوشنابير، وهي تعني قلماً |
| Mavi kalem kullanmışsınız. Siyah olması gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد إستخدمتِ قلماً أزرق عليكِ إستخدام الأسود |
| Bir kalem al, her isim ve soy isimden birer harf işaretle. | Open Subtitles | خذي الآن قلماً وأحيطي بالحرف الأول والأخير من كل اسم. |
| Bana aşkının göstergesi olarak verdiğin düşünceli hediyenin, aşkının göstergesi değil de bir kıç kalemi olduğunu anlatıyorsun. | Open Subtitles | ورغم هذا تأتي لتخبرني بالمنزل أنه قربانك المدروس للحب لم بكن قرباناً للحب بل كان قلماً من مؤخرة شخص |
| Güzel bir Kalemin muhteşem bir hediye olacağını düşündüm ve kayıp eşya kutusunda çok güzel bir tane gördüm. | Open Subtitles | ظننت أن قلماً جميلاً سيكون هدية رائعة وأرى قلماً جميلاً في صندوق المفقودات |
| Kaleme ihtiyacın var. | Open Subtitles | تفضلى ، تحتاجى قلماً |
| - Kaleminiz var mı? | Open Subtitles | هل يمكنني ان آخذ قلماً من فضلك ؟ |
| Dişlerinin arasında bir kalemle gözü kapalı bir şempanze bile senden daha şanslı. | Open Subtitles | أي أحمق يضع قلماً في فمه فرصته أكبر منك في إجتياز ذلك الإختبار |
| Tanrım! Hiç mi kalemim olmaz! | Open Subtitles | يا إلهي لم أملك قلماً يوماً |
| Masasına geçti, kalemini açtı ve sanki telefonundaki mesajları kontrol ediyor gibiydi. | Open Subtitles | ثم ذهبت إلي الدرج أخذت قلماً وبدت وكأنها تريد أن تكتب رساله |
| - kaleminizi alabilir miyim? - Tabii. | Open Subtitles | إذاً، هلا أعطيتني قلماً من فضلك؟ |
| Sattıkları küçük kalemlerden birini alıp, kızın gözüne saplamalıydın. | Open Subtitles | كان يجب عليك ان تدخلي قلماً في عينها |