| Ve hatta hiç balina görememize rağmen ikimiz de o günün hayatımızın en güzel günü olduğunu söyledik. | Open Subtitles | ورغم اننا لم نرى اي حوتاً انا ومارك قلنا أنه كان أفضل يوم في حياتنا |
| Bu insanları gözden çıkardığını söyledik. | Open Subtitles | لقد قلنا أنه يرى هؤلاء الناس و كأنه يمكن التخلص منهم |
| Tabi işe yarar, çünkü biz insan testlerine hazır olmadığını söyledik ama sen hazır dedin. | Open Subtitles | بالطبع نجح ، لأننا قلنا أنه ليس جاهزاً للإختبار على الإنسان وأنت قلت أنه جاهز |
| Uğruna yaşayacak bir şeyi yok demiştik. | Open Subtitles | قلنا أنه ليس لديه شيء يعيش من أجله |
| - Ama Roddy, evleneceğimize göre paranın kime kalacağı önemli değil demiştik. | Open Subtitles | لكن (رودى) ، قلنا أنه لا يهم من سيحصل على المال |
| Sadece matematik olduğunu söylemiştik! | Open Subtitles | قلنا أنه لن يكون هناك شيء سوى الرياضيات |
| Avcı olduğunu söyledik. | Open Subtitles | لقد قلنا أنه صيّاد ما الذي يجمعه الصيّادون كتذكار؟ |
| Gözleri topladığını söyledik. | Open Subtitles | لقد قلنا أنه ربما يجمع هذه العيون |
| Onun York'un açan çiçeği olduğunu ve onunla İngiltere bahçelerinde yürüyeceğimizi söyledik. | Open Subtitles | لقد قلنا أنه كان "زهرة يورك" وأننا سنسير معه في حدائق "إنجلترا" الجميلة. |
| Ona Büyücü ile karşılaşacağını söyledik. | Open Subtitles | "لقد قلنا أنه سيقابل "الفاتن |
| Zarar ve pislik yok demiştik. | Open Subtitles | قلنا أنه بلا ضررٍ أو عيب. |
| Ayrıca demiştik ki, zamanı gelince... | Open Subtitles | - وعندما قلنا أنه سيأتي الوقت |
| - Tanrım. Arkadaşım olduğunu söylemiştik. | Open Subtitles | لكننا قلنا أنه مجرد صديق. |
| Efendim, meşgul olduğunu söylemiştik. | Open Subtitles | سيّدي، قلنا أنه مشغول. |