Orada gerçekten mevcut değerinden daha değerli madeni paralar var mı? | Open Subtitles | ألديهم عملات معدنية هناك حقـًا؟ تقدر بأكبر من قيمتها الحقيقية ؟ |
Ve edindiğiniz bilgi iyi bir akşam yemeğinden daha değerli olacaktır. | TED | ففي النهاية المعلومات المكتسبة قيمتها ستضاهي عشاء جميلًا. |
Kendi rozetiniz de üç puan. Geri kalan tüm rozetler bir puan değerinde. | Open Subtitles | وبطاقة المتسابق نفسها قيمتها ثلاث نقاط، وأيّ بطاقة فيما خلاهما قيمتها نقطة واحدة. |
STEM'e gereğinden fazla değer vermemeliyiz. | TED | يجب أن لا نعطي تلك تخصصات أكثر من قيمتها. |
İyi kullanabilirsek bu geceyi, milyonluk reklam eder. | Open Subtitles | هذا الأمر قد يكون مفيداً لدعاية مجانية قيمتها مليون دولار. |
Jeffrey, bak, adı var sanı yok 91 milyon dolarlık uyuşturucu için o rıhtımda 27 insanın neden öldüğünü bilmek istiyorum. | Open Subtitles | اريد ان اعرف لماذا مات 27 شخص علي ذلك الرصيف هل بسبب مخدرات قيمتها تساوي 91 مليون دولار لم تكن موجوده |
Ve defterlerinden silininceye dek bonoların değerlerini düşürmüyorlar. | Open Subtitles | ولا يقوموا بازالة قيمتها الا حينما يمحونها من سجلاتهم |
Geçen gece, Kızılderili kafası başına... 50 dolar ödül vereceğimi duydun mu? | Open Subtitles | ألم تسمعني أصرح عن جائزة قيمتها 50 دولاراً مقابل كل رأس هندي |
Babasının, Birleşik Devletler ordusuna mütercim olarak verdiği hayat fedakârlığının, Amerikan vatandaşı olarak onu daha değerli kılacağını dile getiremedim. | TED | لم أستطع تطمينها أن تضحية والدها العظيمة بحياته بالخدمة في الجيش الأمريكي كمترجم ستجعل قيمتها أكبر كمواطنة أمريكية. |
Hepside değerli,ama sanırım başkaları onlara gereken ilgiyi göstermez. | Open Subtitles | انها قيمه جدا ولكنى اخشى ان بعض الناس لن يقدرو قيمتها |
Aman Tanrım! Eğer bizim masamızın tasarımını çalmışlarsa bizimki bir ve 50 dolardan daha değerli olmalı. | Open Subtitles | إذا كانوا قلدوها فهذا يعني أنها قيمتها أكثر من دولار و نصف |
Devletin yıllık milyarlarca dolar hasılatı değerinde. | TED | قيمتها أن تصل الإيرادات لمليارات الدولارات في العام. |
Ve kıyı şeridini koruyarak ve bize yiyecek vererek ve turizmi destekleyerek, hâlâ yılda milyarlarca dolar değerinde olacaklar. | TED | وبحماية الشواطئ وإعطاءنا الطعام للأكل ودعم السياحة؛ فإن قيمتها ستظل مليارات ومليارات الدولارات سنوياً. |
Dağılan Amerikan ajanlarına $150 milyon değerinde yardım dağıtıldı. | Open Subtitles | قام الوكلاء الأمريكيون بإمدادها بمساعدات تزيد قيمتها عن 150 مليون دولار |
Yeni halka arz edilmişti ve borsacılar anlaşılan 2 milyar dolar değer biçmişlerdi, tam olarak da anlamadığım bir sayı. | TED | و قد طرحت شركة للإكتتاب العام مؤخراً، ويقال أن قيمتها السوقية تساوي بليوني دولار، وهو رقم لا أستطيع فهمه. |
Heykel yeşimden yapılmış, belki de yüz bin dolar eder. | Open Subtitles | إنّها مصنوعة من اليشم ربما تبلغ قيمتها 100,000 دولار |
Şu anda parasını ödeyemediğim 8 dolarlık hava limanı hamburgerleri yiyorlar. | Open Subtitles | والآن يأكلون همبرجر المطار بقيمة 8 دولارات والتي لا أملك قيمتها |
Ama terbiyeci olarak değerlerini ve satılmak üzere olduklarını bilirsiniz. | Open Subtitles | ولكن كمدرب أنت تعرف قيمتها وكانت على وشك البيع |
Yani bir yerde 13 dolar gibi bir seviyeden 266 dolara kadar çıktı, hem de tam 4 ayda, Sonra düştü ve altı saatte değerinin yarısını kaybetti. | TED | في بعض اﻷحيان قد تتحول 13 دولار إلى 266 دولار خلال 4 أشهر وبعدها تخسر نصف قيمتها في غضون 6 ساعات |
Ve yerini de söylemiyor, 50$'lık oyuncak bir uçak. | Open Subtitles | ولا يريد ان يخبرنا بمكانها,الطائرة اللعبة قيمتها 50 دولارا |
80 ile $100,000 arasında bir Fiyatı olacağını tahmin ediyorum. | Open Subtitles | أتوقّع أن تتراوح قيمتها ما بين 80 إلى 10،000 دولار |
65 Milyon frank değerindeki mücevheri kapıp, kaçtınız. | Open Subtitles | وقمـت بسرقة مجوهرات تبلغ قيمتها بـ 65 مليون فرنك ثم قمت بالهرب. |
Risk sermayesi, bir milyar doların üzerinde satılabilen az sayıdaki şirkete büyük meblağlarda para döksün diye tasarlandı. | TED | صُمّم رأس المال المُجازف لصبّ مبالغ مالية ضخمة لعدد قليل من الشركات التي يمكن أن تتجاوز قيمتها المليار دولار. |
şey geçen yılkine göre daha pahalı. | Open Subtitles | حسناً إنها هدية قيمتها اعلى بقليل من العام الماضي |
Diğer üçü için değerleri tavan yapana kadar yıllarca bekleyebilir. | Open Subtitles | يُمكنه أن يجلس على الثلاثة الأخريات لسنواتٍ عندما ترتفع قيمتها. |
Altındaki tablo kadar değeri yok, bunu o da biliyor. | Open Subtitles | قيمتها لا تساوي القماش الذي رسمت عليه وهو يعلم ذلك. |