Olabilecek en seski şekilde kasvetli ama bu da bana direk bakmadığında. | Open Subtitles | حسنا هو كئيب من ناحية مثيرة, هذا عندما عندما لاينظر مباشرة لي |
Hastalarla birlikte kasvetli bir günden sonra epey yorulmuş olmalısın. | Open Subtitles | لابد وأنكِ خائرة القوى بعد يوم كئيب كهذا مع المرضى |
Hazin, huzur tutkunu korkaklarla dolu, soguk ve kasvetli bir karakol. | Open Subtitles | انه في مكان متجمد، موقع كئيب مليئ بالشفقة، للجبناء محبين السلام |
Burada kalamazsın. İç karartıcı burası. | Open Subtitles | حسناً لايمكنك أن تبقين هنا هذا المكان كئيب |
Yaşlanmak ilginç değil. Yaşlanmak üzücü. Yaşlanmak sıkıcı. | Open Subtitles | العمر ليس مثير للإهتمام العمر شيء كئيب و ممل |
depresif bir adamdır. Her hafta intihara kalkışıyor. | Open Subtitles | ذلك المدير كئيب جدا، فقد حاول الانتحار ثلاث مرات |
Hazin, huzur tutkunu korkaklarla dolu, soğuk ve kasvetli bir karakol. | Open Subtitles | انه في مكان متجمد، موقع كئيب مليئ بالشفقة، للجبناء محبين السلام |
Bak baba, eğer seni kasvetli bir yere koymasaydım daha fazla ziyaret ederdim. | Open Subtitles | انظر,ابي ,كنت لأزورك اكثر اذا لم اكن قد وضعتك في مكان كئيب كهذا |
Kabul etmeliyimki, bu konuşma şu ana kadar fazlasıyla kasvetli gelebilir, ama demek istediğim bu değil. | TED | الآن عليّ الاعتراف أن هذا الحديث حتى الآن قد يبدو كئيب لدرجة كبيرة، لكن هذا ليس هدفي. |
Demokrasi olmazsa toplumlarımız daha kötü, geleceğimiz kasvetli olacak. O muhteşem yeni teknolojiler heba olacak. | TED | وبدون الديمقراطية، ستصبح مجتمعاتنا أكثر سوءاً، ومستقبلنا كئيب قاتم وستضيع هباءاً تقنياتنا الحديثة الرائعة. |
Orası kasvetli. Birkaç çiçek ekebiliriz. | Open Subtitles | المنظر كئيب بالخارج يمكننا زرع مشتل او اثنان من الزهور |
Çok yakışıklıydı, ama kasvetli bir yanı da vardı. | Open Subtitles | كان وسيماً للغاية لكن كان هناك شيئاً به كئيب |
Arifanelerin bile iç karartıcı olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | لقد قالت بأن الطعام كئيب بما فيه الكفاية كما هو |
Siyah giymemen ne kadar güzel, çok iç karartıcı bir renk. | Open Subtitles | من الرائع أنكِ لا ترتدين الأسود فهو كئيب جداً |
Bugün elden geçirilen işleri biraz üzücü ve zavallılığın azıcık sıçrayışı olarak tanımlardım. | Open Subtitles | سأصف تدفق العمل اليوم كئيب مع رشة صغيرة من مثير للشفقة |
Ölüme hayran biri sayılmam ama... Burası tuhaf bir şekilde depresif bir yer değil. | Open Subtitles | أنا لست معجب بالموت لكن هذا المكان غير كئيب |
Kızın evlenirken orda olmamak çok moral bozucu. | Open Subtitles | انه لشئ كئيب ان تتزوج ابنتك و ألا تكون موجودا |
Fakat burası dayanılmaz derecede tatsız. Hiçbir şey olmuyor. | Open Subtitles | لكن هذا المكان كئيب , لا شيء يحدث هنا |
Pekala, Paul, Böylesi güzel bir gün için çok hüzünlü görünüyorsun. | Open Subtitles | حسنا، بول، يبدو أنك بفظاعة كئيب على مثل هذا ظهر بشكل جيد. |
15 yıl ailenin tek çocuğuydun ama bu kadar ilgiye rağmen auran sönük, solgun, gri. | Open Subtitles | لقد كنتِ الطفله الوحيده طوال الـ 15 عاماً و لكن مع كل هذا الإهتمام فإن شعورك مُكدر و سخيف و كئيب |
Böyle güzel bir günde bir insan nasıl böyle asık suratlı olabilir? | Open Subtitles | لا أعلم كيف أي شخص يبدو كئيب بشكل جيد يوم جيد |
Norm, neden bu kadar üzgünsün? | Open Subtitles | نورم , لماذا انت كئيب ؟ لقد كنت رائع |
Hayır, kaymaktan çok karanlık bir ruhun, dünyada yer bulma çabasıyla ilgili. | Open Subtitles | لا , أعتقد أنها أقل من رحلة و أكثر من كابوس موجز كئيب |
Şiiri severim ama şiirler öyle karamsar ki beni hep hüzünlendirir. | Open Subtitles | لا, أحب الشعر ولكنه كئيب جداً. دائماً يحبطني لا أعتقد أن هذا صحي. |
Evet, ama maalesef bir yüzyıl ihmal edildi... ve bu bunaltıcı çirkin görünüşlü bir mezar taşına dönüştü. | Open Subtitles | أجل، ولكن للأسف مائة سنة من التجاهل، قد حوّلت هذا الشاهد إلى منظر كئيب. |