bütün hikayeyi öğrendim, ama Norman'dan değil. "Anne"sinden. | Open Subtitles | لدي القصة كامله لكن ليست من نورمان انها من أمه |
Bu, bütün burayı havaya uçurabilir, ve burası havaya uçarsa... bütün bina havaya uçar. | Open Subtitles | هذة يمكن أن تنسف هذة المنطقه بأكملها واذا المنطقه نسفت البنايه كامله يمكن أن تذهب |
Bu gecenin senin için tam bir fiyasko olmayacağından emin olmak istedim. | Open Subtitles | انا اريدك ان تكوني متأكده تماماً ان هذه الليلة مناسبه كامله لكِ |
tam paket yağlı boyan ve 6'lı paket alkolsüz biran var mı? | Open Subtitles | لديه معدات كامله من الرسم بالزيت و 6 معلبات من البيره الأصليه؟ |
Kişiye neyi sevdiğini sorarlar ve Tüm odayı o yönde düzenlerler. | Open Subtitles | يسألوا الشخص عمّا يحب، ومن ثم يعدّون غرفة كامله عن ذلك. |
Barnes, burada koca bir alayı doyurmaya yetecek kadar pirinç var. | Open Subtitles | بارنز .. لديهم ما يكفى من الأرز هنا لإطعام فرقه كامله |
O zaman, Nina O zaman, Nina ,benim istediğim şekilde mükemmel doğacak. | Open Subtitles | عندها, سوف تولد نينا كامله من جديد بنفس الميول التي أريدها |
Bir adam, uygun bir savunmayla, bütün bir taburu savuşturabilir. | Open Subtitles | رجل يمكنه مع الدفاعات الملائمه ان يوقف كتيبه كامله |
bütün kasayı ver yeter, hemen gideceğim. | Open Subtitles | فقط أعطني العلبه كامله , وسأذهب على الفور |
Meyvenin kabuğu bir parça soyulduğunda, bütün meyveyi almışsındır. | Open Subtitles | عندما تنزع القشره عن فاكهه ما او تتذوقها هذا يعني انك إشتريتها كامله |
bütün gece uğraştı ama sonuncuya varana dek hepsini çıkardı. | Open Subtitles | استغرق ذلك ليله كامله. حتى اليرقه الاخيرة. |
-Burada bir köprü geçişi olduğuna göre tahminimce bütün bir tabur olabilir. | Open Subtitles | -يوجد هنا معبر معديه لذلك من الممكن ان تكون هنا كتيبة كامله |
Bunlar, her zaman kusurlu, hiçbir zaman tam düzenli olmayan bu nedenle sıradan olmaktan kaçınan hareketlerdir. | TED | هي حركات ؛ دائما ما تكون غير كامله و غير منظمه لكي تتجنب أن تكون رتيبة |
Üzerimizde tam kontrolü yok. Sadece öneri gücü. | Open Subtitles | ليس لديه سيطره كامله علينا فقط قوه الاقتراح |
İki taraf için de. Birinin hafızası tam yerindeyken, diğerinin hafızasının eksik olması. | Open Subtitles | من الصعب أن تكون ذاكرة شخص كامله جداً خاصة لو كانت ناقصه |
Bir kadının bızırının, tırtıla dönüşmesi bir cümle ile başlayıp Tüm paragrafa yaymış. | Open Subtitles | لديها جمله تستمر لصفحه كامله عن مهبل سيده ما وهو يتحول إلى يرسوع |
Tüm hikaye duyulduğunda, onu çarmıha gerecekler. _ Aferin, memur Hunter. | Open Subtitles | عندما يعرفون القصه كامله سوف تنتقد وبشده أحسنت يا الضابط هنتر |
Asıl yazanı söylemezseniz, yazmadığınıza dair koca bir makale döşerim. | Open Subtitles | وسأكتب مقالة كامله حول هذا عدا أن تخبراني من ألفها |
Parti mükemmel olmalı. | Open Subtitles | الحفلة يجب ان تكون كامله اذاً , مارتيني البرتقال |
Ve şunu öğrendim; eğer hayatını dolu dolu yaşarsan, önemi yok, beş dakikaya veya 50 yıla sahip olmanın. | Open Subtitles | و تعلمت بأن اذا فعلت ذلك ستعيش حياتك كامله لا يهم اذا كان عندك خمس دقائق او خمسون سنه |
Bunlardan bir tanesi bir aileyi, bir ay boyunca besleyebilir. | Open Subtitles | واحده من هذه يمكنها أن تغذى أسره كامله لمده شهر |
İşte iyi fikirler böyle büyük fikirlere dönüşür, çünkü hiçbir fikir tamamen biçimlenmiş olarak doğmaz. | TED | و هذا كيف تتحول الأفكار الجيدة لأفكار رائعة، لأنه لا توجد فكرة تولد كامله. |
Kendime geldiğimde düşman askerlerinin tamamını öldürdüğümü fark ettim. | Open Subtitles | ..عندما عدت الى وعيى أكتشفت أننى قتلت مجموعه كامله بيد واحده |
Ofiste bir işim, kocaman bir evim, dolap dolusu takım elbisem vardı. | Open Subtitles | كان ذلك في الماضي عندما كنتُ أعمل في مبنى للمكاتب ,أعود للمنزل منزل كبير خزانه ملابس كامله |
Ve haklısınız. kusursuz olmayacak. Her şey kusursuz olacak diye bir şey yok. | Open Subtitles | وأنت محق، لن تكون كامله وليس كل شيء يكون كاملا |