"كان مقتنعاً" - Translation from Arabic to Turkish

    • inanıyordu
        
    • düşünüyordu
        
    • ikna olmuştu
        
    • emindi
        
    • inanmıştı
        
    • inandırmış
        
    • ikna etmişti
        
    Gelecekte ünlü bir besteci olacağıma inanıyordu. Open Subtitles كان مقتنعاً أني ربما يوماً ما سأصبح مُلحناً مشهوراً
    İki durumda da, şiddete kışkırtma ihtimalinin insanların öğrenme hakkını bastırdığına inanıyordu. Open Subtitles لقد كان مقتنعاً في كلتا القضيتين اعتقد في كلتا الحالتين أن الخوف من التحريض على العنف
    Onların kötü olduklarını düşünüyordu. Onları takip ediyordu. Open Subtitles كان مقتنعاً بأنّهم منحرفون، لذا كان يتحرى عتهم
    Ve bür süre çok iyi anlaşmamızın nedeninin bu olduğu konusunda ikna olmuştu. TED ولفترة من الزمن كان مقتنعاً ان هذا هو السبب الذي جعلنا نتفق في صداقتنا
    Galvani elektriğin kurbağanın kendi dokuları içerisinde üretildiğinden emindi. Open Subtitles جالڤاني نفسه كان مقتنعاً بأن هناك كهرباء تتولد بأنسجة الضفدع
    En güzel, en zarif ispatları yazdığına inanmıştı. Open Subtitles كان مقتنعاً أنه كان يكتب أجمل و أكثر البراهين أناقة
    Babam buraya gelmemin bir hata olduğuna kendini inandırmış ve neredeyse beni de inandıracaktı. Open Subtitles اتلعلمون , والدي كان مقتنعاً جدا بأن حضوري هنا كان خطاً و كان على وشك أن يجعلني أصدق ذلك
    Kendini adamların gizli bir topluluk olduğunu ve babasının ölümüyle ilgili olduklarına ikna etmişti. Open Subtitles كان مقتنعاً أنهم جماعة سرية من نوعٍ ما كانت متورطة بموت والده
    Kalori kısıtlamasıyla sonsuza dek yaşayabileceğine inanıyordu. Open Subtitles كان مقتنعاً أن الحد من السعرات الحرارية كانت الطريقة للخلود.
    Baban ABD'nin yıldızlararası bir uzay gemisi fırlatabileceğine inanıyordu. Open Subtitles والدك كان مقتنعاً أن الولايات المتحدة يمكنها إطلاق سفينة فضاء للفضاء الخارجى
    Baban ABD'nin yıldızlararası bir uzay gemisi fırlatabileceğine inanıyordu. Open Subtitles والدك كان مقتنعاً أن الولايات المتحدة يمكنها أن تطلق سفينة فضاء
    O daha çok, bir kişilik bozuklu yaşadığına inanıyordu. Open Subtitles لقد كان مقتنعاً بأن (آنا) عانت من نوع نادر من اضطراب الشخصية
    Anna'nın nadir görülen bir kişilik bozukluğu yaşadığını ve ona aynaların yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Open Subtitles لقد كان مقتنعاً بأن (آنا) عانت من نوع نادر من اضطراب الشخصية و المرايا استطاعت مساعدتها
    - Melanie'nin onu aldattığını düşünüyordu. Open Subtitles كان مقتنعاً بأنّ (ميلاني) تخونه.
    İnek çiçek hastalığında, çiçek hastalığına karşı koruyan bir şey olduğuna tamamen ikna olmuştu. Open Subtitles ولذا كان مقتنعاً كفاية بأن هناك شيء ما في جودري البقر والذى يحمي من الجودري العادي لكن كيف يقوم باختبار ذلك ؟
    O, Irak'taki isyanın İslami bir devrimi, Arap dünyası boyunca yaymak için kullanılabileceğine ikna olmuştu. Open Subtitles فقد كان مقتنعاً بأن التمرد في العراق يمكن أن ينتشر ليشعل ثورة إسلامية في أرجاء العالم العربي
    Ama o buna ikna olmuştu. TED ولكنه كان مقتنعاً بذلك
    Her organın belirli bir işlevi olduğundan emindi. TED كان مقتنعاً بأن لكل عضو وظيفة محددة.
    Bu, onu yeni keşifler yapmaya yönlendirdi, bir şekilde içinde bulduğu matematikle atomdaki bir şifreyi kırdığına inanmıştı. Open Subtitles قاده ذلك بسرعة إلى اكتشافات أخرى و كان مقتنعاً أنه كسر أحد شفرات الذرة التي وجد بطريقة ما الرياضيات المختفية بداخلها
    Bilgisayarların hissedebileceğine kendini inandırmış biriydi. Open Subtitles كان مقتنعاً أن بإمكانه جعل أجهزة الكمبيوتر تشعر
    Ludwig, yeni senfonisi için yazdığı eskizleri kardeşi Caspar'ın kasasında bıraktığına kendini ikna etmişti. Open Subtitles ~~لودفيغ كان مقتنعاً أنه ~~ترك مسودة سيمفونيته الجديدة ~~في خزانة ~~أخيه كاسبر

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more