| Bu iki kabiliyeti bir araya getirebilen tek hayvan ve uyumlu şeklide işbirliğini büyük gruplar halinde başaran sadece bizleriz, Homo sapiensler. | TED | الحيوان الوحيد القادر على دمج المقدرتين معاً والتعاون بمرونةٍ وعلى نطاق أعدادٍ كبيرةٍ جداً هو نحن، الانسان العاقل. |
| Faydasız insanlardan oluşan büyük ve yeni bir sınıfın oluştuğunu görüyoruz. | TED | اليوم، نشاهد نشوء فئةٍ كبيرةٍ جداً من الناس المهملين. |
| Gerçekten büyük bir balık için yeterince güçlü hissediyor musun? | Open Subtitles | هل أنت قوي بما يكفي الآن لتتعامل مع سمكةٍ حقيقيةٍ كبيرةٍ ؟ |
| İlk başta zehirlenmeden önemli miktarda kayıp verilir ve sonra susuzluktan dolayı daha büyük kayıplar ortaya çıkmaya başlar. | Open Subtitles | والوفيات من التسمم ستكون كبيرةً كبداية وإصاباتٍ كبيرةٍ ستتلوها بعدئذٍ وكما أن الناس ستبدأ بالموت من الجفاف |
| büyük ve sımsıkı bir orgazmın eşiğindeyiz. | Open Subtitles | إننا في الطريق إلى نشوة جماعٍ كبيرةٍ وسمينةٍ |
| Sen kenarını bile göremediği büyük bir satranç tahtasında oynayan bir piyondan başka bir şey değilsin. | Open Subtitles | ما أنت غير بيدق شطرنج يلعب على رقعةٍ كبيرةٍ جداً لايمكنك رؤية الحافة ذلك ما أنت عليه دوماً |
| Rakibim Patric Edelstein'i kaybettiniz, bu yüzden daha büyük balığın peşindesiniz. | Open Subtitles | "خسرت منافسي "باتريك إديلستين لذا فأنت تتطلع إلى سمكةٍ كبيرةٍ أخرى |
| Küçük bir kasabadan gelen moda tasarımcısı olmak gibi büyük hayali olan bir kız. | Open Subtitles | فتاة البلدة الصغيرة مع أحلامٍ كبيرةٍ بأن تُصبح مُصمّمة أزياء. |
| Kasabanın sınırında büyük bir arsaydı işte. | Open Subtitles | حقيقةً، كان مجرد ثلاثة أراضٍ كبيرةٍ خالية في زاوية البلدة. |
| Sosyal medyadaki büyük kaçırılma haberlerine rağmen herhangi bir fotoğraf yok. | Open Subtitles | لا كاميراتَ مراقبةٍ وبالنسبةِ لجميعِ المرفقاتِ على الإنترنت حيالَ محاولةَ خطفٍ كبيرةٍ |
| Onu ilk büyük davamızı kazanınca düşünürüz. | Open Subtitles | .لنقلق على ذلك بعدما نربحُ أو قضيّةٍ كبيرةٍ لنا |
| Yanıt, çoğu dil gibi İngilizce'nin de nesiller boyu süregelen büyük değişikliklerle evrim geçirmiş olmasıdır. | TED | الجواب أنّه -كحال معظم اللغات- تطوّرت الإنجليزيّة عبر أجيالٍ من المتحدّثين وشهدت تغيراتٍ كبيرةٍ مع مرور الوقت. |
| Bana, birlik ve ilişkilerin sadece büyük hareketlerle sağlanamayacağını, | TED | بيّن "فيليب" لي أنّ المجتمعاتِ والعلاقات لا تتعلّق بتأسيسِ تيّاراتٍ كبيرةٍ وحسب |
| Bilirsin, bu kadar büyük bir harekete girişmek,.. | Open Subtitles | ... كما تعلمين، لنقوم بخطوةٍ كبيرةٍ كهذه |
| büyük bir omurilik ameliyatından daha yeni çıktın ve benim oğlumu görmem gerekiyor. | Open Subtitles | لقد خضعتَ للتو لعمليّةٍ كبيرةٍ في العمود الفقريّ... . و يجب أن أذهبَ لرؤية ابني |
| Greyjoylar bize büyük bir iyilik yaptılar. | Open Subtitles | الجريجوري قام بإسداء خدمةٍ كبيرةٍ لنا. |
| Müzeye geri dönmemiz gerekiyor Jake, yoksa başım çok büyük derde girecek. | Open Subtitles | جايك) نحتاجُ أن نعودَ إلى المتحف) أو سأقعُ في مشكلةٍ كبيرةٍ جداً |
| büyük bir polis soruşturmasının parçasıymış ve 6 yaşındayken kurtarılmış. | Open Subtitles | لقد كان جزءاً من عمليةِ بحثٍ وإنقاذٍ كبيرةٍ تابعةٌ للشرطة عندما كان عمرهُ "6" سنوات |
| Çünkü o tetkiklerin içinde Andy'nin omurgasına büyük iğneler batırmamızı gerektirecek olanları da var. | Open Subtitles | لأنّ الفحوص التالية تتضمّن إدخالَ إبرٍ كبيرةٍ في عمود (آندي) الفقري |
| - Tamam, başım büyük dertte. | Open Subtitles | حسناً، أنا في ورطةٍ كبيرةٍ. |