| Çok yakından bak. Bu noktada bir tuhaflık fark ettin mi? | TED | انظر عن كثب أكثر. هل تلاحظ شيئًا مضحكًا في هذه النقطة؟ |
| Bu hareket halindeki yıkıcı güce daha yakından bakmak istiyorum. | Open Subtitles | أود أخذ نظرة عن كثب لهذه القوة المدمرة وهي تعمل. |
| Her şeyi daha yakından görmemi sağlıyor. Çok uzakta olmasalar bile. | Open Subtitles | يساعدني على رؤية الأشياء عن كثب وإن لم تكن بعيدة للغاية. |
| Ama önümüzdeki 10 dakika boyunca çin'i çok dikkatli izlemenizi istiyorum. | Open Subtitles | لكن أَريدكم أن تراقبوا الصين عن كثب جدّا للدقائق العشر القادمة |
| Ayrıca çerçeve boyunca gizlenmiş ek unsurlar yakın gözlemciler için daha fazla sırlar bile sunuyor. | TED | والعناصر الإضافية المختبئة في أرجاء الإطار تعرض أسرارًا أكثر للمراقبين عن كثب. |
| Gördüğün dışında biraz daha yakından baktıysan gerçekte bu bunlar herhangi bir şey olmak için çok küçükler. | TED | إلا انك اذا نظرت عن كثب تُشاهد ,في الحقيقة,أن ذلك الشيء هو صغير جداً ليبدو كذلك. |
| İlgi çekici işaretler bulmak amacıyla yakından bakılan bölüm galaksimizdeki yıldızların yalnızca küçük bir kısmı. | TED | قد تمّت دراستها في عن كثب بحثاً عن علامات مثيرة للاهتمام. |
| Bu çiftleşen ikiliye daha yakından bakmak için zumlayabiliriz. | TED | يمكننا تقريب الصورة أكثر لنرى عن كثب ما يجري بين هاذين الزوجين. |
| 3 ortağım ile neredeyse 10 yılı olağanüstü yenilikçi liderleri yakından inceleyerek geçirdim. | TED | لذلك قضيت برفقة 3 من زملائي ما يقرب العقد في مراقبة قادة الابتكار الاستثنائيين عن كثب. |
| Ama ortadaki dikey ve yatay çizgilerin kesiştiği beyaz noktaya daha yakından bak. | TED | لكن انظر عن كثب إلى هذه النقطة البيضاء في المركز حيث يتقاطع الخطان المركزيان العمودي والأفقي. |
| Bu nano partikülü nasıl yapacağımıza yakından bakalım. | TED | دعونا ننظر عن كثب كيف يمكننا بناء هذا الجسيم النانوي المتناهي الصغر |
| Geçtiğimiz yıllarda, küresel haberleri çoğunlukla yakından takip ettiğini söyleyen Amerikalıların sayısı yüzde 50'nin üzerinde artış gösterdi. | TED | فى السنوات الأخيرة، زادت نسبة الأمريكيين، الذين قالوا أنهم يتابعون أخبار العالم عن كثب بخمسين بالمئة. |
| Bu resme yakından bakarsanız, zamanın gerçekten değiştiğini o büyük televizyonlardan görebilirsiniz. | TED | وإذا نظرت عن كثب في هذه الصورة، ستتمكن فعلاَ من رؤية تغير الزمن في تلك الأجهزة التلفزيونية الكبيرة. |
| İşime yakından baktığınızda, hikâyeler olduğunu görebilirsiniz. | TED | عندما تنظر عن كثب في أعمالي، سترى قصصاَ تجري. |
| Daha yakından bakarsanız bu sanat eserinin aslında bir heykelin parçası olduğunu anlayacaksınız. | TED | إذا نظرتم عن كثب أكثر، سوف تدركون أن هذا العمل الفني بأكمله هو منحوتة مكونة من قطعة واحدة. |
| Yakınlaştırıyor, çukurlarını çok yakından dinliyor ve doldurmaya çalışıyorum. | TED | أجذبهم لي أكثر، وأستمع عن كثب لحفرهم العميقة، ثم أبدأ بملئها. |
| Ve şimdi, buraya uçabileceğiz ve yakından bakacağız. | TED | ويمكننا الآن، أن نقدر على التحليق هنا وإلقاء نظرة عن كثب. |
| Aynı "bir pislik sana içki koyarken çok dikkatli ol" gibi. | Open Subtitles | مثل: راقبي عن كثب دائماً.. عندما يعدّ لكِ شخصاً وضيعاً شراباً |
| Bunlar genelde annenin yakın korumasındadır, ancak bu yuva terk edilmiş, ve bir Didelphodon bölgeye dalmaya başarmış. | Open Subtitles | عادة , تحرسها الأم عن كثب لكن هذا العش تم هجره وانسل |
| Beni dikkatle dinleyin ve bitirene kadar sakın ola yargılamayın. | Open Subtitles | ستصغي إليّ عن كثب ولن تحكم على كلامي حتى أنتهي |
| Çünkü kendisine göz kulak olmak için buraya taşındıktan sonra benden saklandı. | Open Subtitles | لإني بعدما انتقلت إلى هُنا لأراقبه عن كثب ، اختفى بعيداً عني |
| Bazen, dikkatlice dinlerseniz, duyabilirsiniz. | Open Subtitles | أحياناً، إذا أستمعت عن كثب يمكنك سماع الكثير |
| Gidişatını daha iyi anlamak için gözlem altında tutmaya devam etmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | مازال علينا المتابعة عن كثب لنرى تطورها |
| Kız arkadaşına söyle, Gözünü senin üzerinden ayırmasa iyi olur. | Open Subtitles | أخبر صديقتك إنّها من الأفضل أن تراقبك عن كثب |
| Son otuz yildir dunyayi ve uzerinde yasiyan sakinlerini gokyuzunden dikkatle izliyorum. | TED | في ال 30 سنة الأخيرة قد كنت أراقب الأرض عن كثب الأرض وقاطنيها من أعلى في السماء. |