Biliyorsun, senle konuşmak kahrolası bir atlıkarıncaya binmek gibi. | Open Subtitles | الكلام معك كركوب شيء يدور في حلقة مستديرة |
Ata binmek gibi, tek fark iki motoru olması. | Open Subtitles | إنه كركوب الحصان لكن في هذه الحالة محرك ثنائي صغير |
Ata binmek gibi, tek fark iki motoru olması. | Open Subtitles | إنه كركوب الحصان لكن في هذه الحالة محرك ثنائي صغير |
Burun deliğim ve burun kıllarımla bisiklete binmek gibi bir şey bu. Pusu noktasından izlediğimiz mağarayla aynı mağara, demek ki, büyük bir daire içinde dolanıp duruyoruz. | Open Subtitles | يبدو الأمر كركوب الدراجة برفقة أنفي وأهدابي |
Bisiklete binmek gibi olduğunu söyleme çünkü hayatımı kurtarmak için bisiklete binemem. | Open Subtitles | وأرجوك لا تقل أن الأمر سهل كركوب الدراجة لأني لا أستطيع ركوب دراجة لإنقاذ حياتي |
Bisiklete binmek gibi, değil mi? | Open Subtitles | أنها كركوب دراجة , أليس كذلك ؟ |
Evet, sanırım daha çok bisiklete binmek gibi. | Open Subtitles | أعتقد أن الأمر فعلاً كركوب الدراجة |
Bu çok kolay. Bisiklete binmek gibi. | Open Subtitles | انه سهل كركوب الدراجة. |
Coney Adası'nda hız trenine binmek gibi bir şey. | Open Subtitles | كركوب قطار الملاهي بـ(كوني آيلاند)، صحيح؟ |
- Aynı bisiklete binmek gibi. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}إنّها مهارة لا تنسى كركوب الدرّاجة |
Bilirsin işte, bisiklete binmek gibi. | Open Subtitles | انه كركوب الدراجه |