Benim yeteneklerimdeki bir adam, yemek için çöp karıştırmamalı. | Open Subtitles | رجلٌ لديه قدراتي يجب عليه أنْ لا يبحث في القمامة لأجل الطعام |
İki kere annesini, iki kere yemek için, bir kere de az önce- "Hos" için aradı. | Open Subtitles | إثنان إلى أمه, إثنان لأجل الطعام و واحدة بخصوص -العاهرات, تعني |
Şimdi yemek için çitlerde kim şarkı söyleyecek? | Open Subtitles | من سيغني الآن لأجل الطعام على السياج؟ |
Ama yiyecek için rekabet etmemek yiyecek olmayacağın anlamına gelmez. | Open Subtitles | و لكن لأنك لا تتنافس لأجل الطعام لا يعني أنك لست أنت الطعام |
Nothronychus buraya yayılmış çünkü yiyecek için Tyrannosaurs'la rekabet etmiyor. | Open Subtitles | الـ(نوثرونايكاس) نموا بـقوةٍ هنا، لأنهم لم يتنافسوا مع الـ(تيرانوصورات) لأجل الطعام |
yemek için bilekliklerini mi çıkarıyorlar? | Open Subtitles | إنّهم ينزعون أساورهم لأجل الطعام |
Hiç değilse, yemek için gel. | Open Subtitles | ان لم يكن هناك شيء، تعالي لأجل الطعام. |
yemek için bilekliklerini mi çıkarıyorlar? | Open Subtitles | إنّهم ينزعون أساورهم لأجل الطعام |
Sanki beleş yemek için gelmişiz gibiyiz. | Open Subtitles | يفترض اننا هنا لأجل الطعام المجاني |
yemek için dileneceğim. | Open Subtitles | و أتسول لأجل الطعام. |
yemek için en azından. | Open Subtitles | لأجل الطعام على الأقل |
Dedi ki, "Belki büyükannem onu yemek için kullanmıştır." | Open Subtitles | "فقال "ربما استغلته جدتي لأجل الطعام |
yemek için gelmiyorum, Caleb. | Open Subtitles | أنا لستُ ذاهبةٌ لأجل (الطعام (كايلب |
Artık yemek için gelmiyor. | Open Subtitles | -لم تعُد تأتي لأجل الطعام . |
Bak yiyecek için 25 dolarım var. | Open Subtitles | 25 أنظر, لديَ... دولاراً لأجل الطعام |
- Sırf yiyecek için yapıyorlar. | Open Subtitles | -يفعلون ذلك لأجل الطعام |