| Ama Tanrı'yı sevmek için neden bu şekilde yaşamak zorunda olduğumu anlayamıyorum. | Open Subtitles | لكنّني لا أفهم لمَ يجب عليّ العيش بتلك الطريقة لأحب الله؟ |
| Bu diziyi sevmek için ateşimin çıkması gerektiğine inanamıyorum. | Open Subtitles | ماذا إن عاد الحرف الكبير؟ لا أصدق أن الأمر أخذ حمى عالية مني لأحب هذا العرض |
| - Hayır. sevmek için bilmeme gerek yok ki! | Open Subtitles | لا ,لكن ليس من الضروري أن أعرف لأحب |
| Eğer öyle olsaydın, o halin hoşuma gitmezdi. | Open Subtitles | حسنا، إن كان هذا حقيقة، لم اكن لأحب من ستكوني. |
| Beni orada da becerirdin ve hoşuma giderdi. | Open Subtitles | كنت لتخربني هناك وكنتُ لأحب الأمر |
| Keşke ben de öldükten sonra arkasından ölebilecek kadar birisini sevebilecek duygusal olgunluğa erişmiş olsam. | Open Subtitles | أتمنّى لو كنتُ سليمة عاطفيّا بما فيه الكفاية لأحب شخصاً بشدّة لدرجة الموت بعده |
| Ya da gerektiği gibi Daphne'yi sevebilecek. | Open Subtitles | أو لأحب دافني بالطريقة اللتي كان يجب ان احبها فيها. |
| Bir çocuğu sevmek sizi dünyadaki bütün acılara hedef yapar. | Open Subtitles | لأحب طفلاً يحعلك قابله للانجراح |
| Bir süre gelip bende kalsan çok hoşuma giderdi. | Open Subtitles | كنت لأحب قدومك والبقاء معي قليلًأ |
| Ciddiyim, bu hoşuma giderdi. | Open Subtitles | في الواقع كنت لأحب ذلك |
| - Bu hoşuma gitmezdi... | Open Subtitles | -ما كنتُ لأحب ذلك . -ماذا؟ |