çünkü topraktaki minerallerle havadaki gazları kaynaştırarak yenilebilecek şeyler üretirler. | Open Subtitles | لأنه يستطيع دمج المعادن في الأرض بالغازات من الهواء ويُنتج ما يُستحقّ أكله. |
Rahattı çünkü İngilizce sınavlarını değerlendireceği altı sınıfa not vermekten kurtulmak için bu mazerete alışmak durumundaydı. | Open Subtitles | مرتاح لأنه يستطيع أستخدام هذا كعذر للخروج من علامات ستة صفوف من أمتحانات اللغة الأنجليزية |
Bu güzel çünkü kızı ve karısı için bir yeri var. | Open Subtitles | و هذا رائع , لأنه يستطيع أن يشتري منزلاً من أجل زوجته و ابنته |
çünkü orada telefon yok ama seni görüp neşeleniyor. | Open Subtitles | إنّهم لا يملكون هواتف هناك ولكن لا يهم لأنه يستطيع رؤيتكَ |
- Evet, çünkü istediği herkese sahip olabilir ve kadın bunu biliyor! | Open Subtitles | لأنه يستطيع ان يحظى بأي شخص وهي تعلم هذا |
çünkü o bilgisayar şeylerini PlayStation'ında yaptı. | Open Subtitles | لأنه يستطيع العزف على جهازه البلاي ستيشن. |
çünkü kadınlara, eşlerinin dahi veremediği bir hediye veriyor. | Open Subtitles | لأنه يستطيع ان يمنحهم هدية تلك التي حتى ازواجهن لايستطيعون منحها لهن |
En savunmasız anlarında saldırmayı da biliyordu çünkü GPS'ten her hareketlerini izliyordu. | Open Subtitles | و كيف عرف متى يهاجم في لحظاتهم الأكثر ضعفا لأنه يستطيع تحديد موقعهم في أي لحطة |
Peşine düşeceğiz çünkü üstesinden gelebilir. | Open Subtitles | لذا سنطارده لأنه يستطيع أن يتحمّل |
Sonuçta Rossi döndü çünkü dönebiliyorsa, dönmek zorundaydı. | Open Subtitles | في النهاية "روسي" رجع لأنه يستطيع أن يكون هكذا و يجب عليه أن يكون هكذا |
Evet, evet eder. çünkü seninle bağlantısı kurulursa-- | Open Subtitles | ... اجل , اجل , مهم لأنه يستطيع ان يربطك به |
çünkü onları sevdiği biriyle geçiriyordu. | Open Subtitles | ذلك لأنه يستطيع قضاء العيد مع شخص يحبه |
Odaklanması gerekten tek şey "hareket" çünkü hareketi görürse hayatta kalabilir çünkü avcılardan kaçarsa avını yakalayabilir. | Open Subtitles | ما يحتاج إلى التركيز عليه هي الحركة، لأنه إذا استطاع أن يرى الحركة عندئذ يمكنه البقاء على قيد الحياة، لأنه يستطيع تجنب الحيوانات المفترسة، و يمكنه أن يأكل فريسته. |
çünkü su altında nefes alabilir. | Open Subtitles | لأنه يستطيع أن يتنفس تحت الماء |
Buna yutan yılan balığı denir çünkü her boyuttaki yiyeceği yutarak yok edebilir. | Open Subtitles | (يُسمى (ثعبان البحر أو الانقليس المُبتلِع وذلك لأنه يستطيع ابتلاع أي وجبه مهما كان حجمها تقريبا |
Evet, çünkü yapabiliyordu. | Open Subtitles | نعم، لأنه يستطيع |
Evet çünkü bunu yapabilirdi. | Open Subtitles | نعم، لأنه يستطيع |
çünkü bunu yapabiliyor. | Open Subtitles | لأنه يستطيع فعل هذا |
Spinosaurus, bölgenin en büyük katilidir. çünkü çevreyi başarılı bir şekilde kendi çıkarına kullanır. | Open Subtitles | ،سباينوصوراس) هو أضخم الحيوانات القاتلة في المنطقة) لأنه يستطيع أن يستغل بيئته المحيطة بـنجاحٍ تام |
Tyrion, Joffrey'ye karşı çıkan tek insan. çünkü çıkabiliyor. | Open Subtitles | (تيرين) الشخص الوحيد الذي يُخالف (جوفري) لأنه يستطيع نوعاً ما |