Bu sadece insanlari senden uzak tutmak için giyilmis bir maske. | Open Subtitles | لكنني أعلم أن تصرفاتك هي لإبعاد الناس عنك هذا قناع فقط |
Düşünüyorum da, duvar olayını birini uzak tutmak için yapıyorsun. | Open Subtitles | أتعرف ما أظن؟ أظن موضوع الجدار مقصود لإبعاد أحدهم |
Çoğu cihazımız, hastaları böyle yerlerden uzak tutmak için. | Open Subtitles | أغلب أجهزتنا صُممت لإبعاد الناس عن دخول مثل هذا المكان |
O psikopatın beni deşmesini engellemek için ne gerekiyorsa onu yapıyordum. | Open Subtitles | كنت أفعل ما بوسعي لإبعاد المختل عن تقطيع أوصالي |
Muhafızlar erkekleri uzaklaştırmak için cesaretli olmalı... ... çünkü kamyon kolayca devrilebilir. | Open Subtitles | يجب أن يكون الحراس جريئين لإبعاد الذكور لأن بإمكانها تحطيم الشاحنة بسهولة |
İnsanları buradan uzak tutan ters bir teşvik uyguluyor gibisiniz. | Open Subtitles | يبدوا وكأن لديكم حافز إنعكاسي لإبعاد الناس |
Şüpheyi üzerinden çekmek için soygun sırasında vurulmak iyi fikirdi. | Open Subtitles | تعمد إصابتك أثناء الإقتحام لإبعاد الشبهة عنك كانت لمسة جميلة |
Eskiden kötü ruhları kovmak için kullanılırmış. | Open Subtitles | ماذا عزف الطبول قبل زمن طويل كانت تُستَخدم لإبعاد الأرواح الشريرة |
Evinde yırtıcıları yavrulardan uzak tutmak için telle çevrili bir gölet inşa etmiş. | Open Subtitles | في منزلها، أنشأت بركة محاطة بشباك لإبعاد المفترسين |
Bu kötü ruhları uzak tutmak için kullanılan eski bi haç formu. | Open Subtitles | تلك المقصات تتخذ شكل الصليب لإبعاد أرواح الناس |
Maske'nin sahibi insanları uzak tutmak için kordon konulmasını istedi. | Open Subtitles | ذو القناع يصّر على ذلك، لإبعاد الناس مجدداً. |
Maskenin sahibi insanları uzak tutmak için kordon kullanmakta ısrarcı. | Open Subtitles | ذو القناع يصّر على ذلك، لإبعاد الناس مجدداً. |
Merak etmeyin. O sadece hırsızları uzak tutmak için. | Open Subtitles | لا تقلق، هذا فقط لإبعاد اللصوص |
Bu yüzük sadece sarhoşları uzak tutmak için. | Open Subtitles | هذا... هذا الخاتم؟ إنّه للعرض فقط لإبعاد السكارى. |
Hayvanları uzak tutmak için. Tüm çevreyi yakıyoruz. | Open Subtitles | لإبعاد الحيوانات نحن نحرق طوال الوقت |
Şüpheyi engellemek için pasaportunda yeterince pul var. | Open Subtitles | لديك مايكفي من الأختام في جواز سفرك لإبعاد الشكوك |
Mızrağın Legion'ın eline geçmesini engellemek için her şeyi yapmalıyız. | Open Subtitles | مهما تطلب الأمر لإبعاد الرمح عن أيدي الفيلق. |
Bilgisayarları çalmak sadece şüpeyi kendisinden uzaklaştırmak için yapılmış olabilir. | Open Subtitles | سرقة الأجهزة ربما كان طريقةً لإبعاد الناس عن مصدر الشبهة |
Ona sorulduğunda, bayan hayranlarını uzaklaştırmak için kullandığını söylerdi. | Open Subtitles | إذا سألته، سيقول أنه يستخدمها لإبعاد المعجبين عن زوجته. |
İnsanları buradan uzak tutan ters bir teşvik uyguluyor gibisiniz. | Open Subtitles | يبدوا وكأن لديكم حافز إنعكاسي لإبعاد الناس |
Bu parlak ışıkların sadece olası avcılara karşı korunmak için değil aynı zamanda olası eşleri çekmek için kullanılan usta bir iletişim aracına dönüşmesi milyonlarca yıl aldı. | TED | استغرق الأمر ملايين السنين قبل أن تتطور تلك الأضواء البراقة إلى أداة تواصل ذكية التي يمكن استخدامها ليس فقط لإبعاد المفترسين المحتملين بل أيضًا لجلب القرناء المحتملين. |
Kapıdan kurtları kovmak için şöyle yapmam yetiyor. | Open Subtitles | أنني أفعل هذا فقط لإبعاد الكلاب من الباب |