Sizin adınıza siyasi kararlar vermek için tasarlanan bir sisteme veri sağlıyorsunuz. | TED | أنت ببساطةٍ تقدّم هذه البيانات لنظام صممّ لاتخاذ قراراتٍ سياسيّة نيابةً عنك. |
Biz burada yokken, bir karar vermek için fırsatın ve vaktin olacak. | Open Subtitles | ذلك في حين أننا قد ولت، سيكون لديك الفرصة والوقت لاتخاذ قرار. |
Bunlar da, sahne almak için sıralarını bekleyen deney mankenleri. | TED | هذه هي دمى اجراء الاختبار بانتظار فرصتهم لاتخاذ مركز الصدارة. |
Beş dakikalık evlilik, oğlum hakkında karar verme hakkını sağlamıyor sana. | Open Subtitles | خمس دقائق من الزواج لا تعطيك الحق لاتخاذ قرارات تخص ابني |
Bugün tüm ülkede benzer imkansız seçimler yapmak zorunda olan milyonlar var. | TED | فهناك الملايين عبر البلاد يضطرون لاتخاذ قرارات مماثلة اليوم. |
Muhafazakarlar risk alma konusunda istikrarlı biçimde beynin Amygdala kısmını kullanıyor. | Open Subtitles | عقول المحافظين دائماً يستخدمون لوزة المُخيخ لاتخاذ القرارات للمخاطرة بكل شيء. |
Şirketine karşı ciddi önlemler almaya hazırlar. | Open Subtitles | انت تعرف ، انهم على استعداد لاتخاذ اجراءات جادة ضد شركتك |
Zamana ihtiyacım vardı ve sen beni karar vermeye zorladın. | Open Subtitles | احتجتبعضالوقت, و أنت كنت تضغط عليّ لاتخاذ قرار |
Kim olduğumuz ve ne istediğimizle ilgili kararlar vermek için algoritmalar her zaman kullanılıyor. | TED | نستخدم الحلول الحسابية طوال الوقت لاتخاذ القرارات بشأن هوياتنا وحاجاتنا. |
Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular, daha çok risk aldılar ve daha zararlı seçimler yaptılar. | TED | لقد قـلّ الثبات النفسي لديهم لاتخاذ قرار منطقي، وتعاظمت المخاطر وقاموا باختيارات أكثر ضرراً. |
Seçme şansı aynı zamanda bilinçli karar vermek için yeterince bilgiye sahip olmaktır. | TED | ولكن الاختيار يعني أيضًا بأنه لديك معلومات كافية لاتخاذ قرار مدروس. |
Bir karar vermek için karıma danışmaya ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أنا لست بحاجة إلى إذن من زوجتي لاتخاذ قرار |
Tanrı'nın cezasını yerine getirerek zevk almak için beni karanlığa sürgün etmiştin. | Open Subtitles | أنت نفي لي إلى المجال الخارجي لاتخاذ الفرح في تقديم عقاب الله. |
Bırakmak için o çok acı veren kararı almak zorundaydım. | TED | فاضطررت لاتخاذ القرار المؤلم بأن أنسحب. |
Afedersiniz efendim, ama bu kararı verme yetkiniz yok. | Open Subtitles | انا اسفه يا سيدى ولكنك ليس لديك السلطه لاتخاذ هذا القرار |
Önüne geçmek istiyorsanız bu ilişkiye devam etmek için bir karar verme vakti geldiğinde onun fikri çok önemli olacak. | Open Subtitles | وإذا أردت الوقوف بطريقه.. لنقل إنه حين يحين الوقت لاتخاذ قرار.. حول رغبتنا بإقامة علاقات بيننا.. |
İşte o zaman hayatta doğru seçimi yapmak için hiç bir zaman geç olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | حينها ، جعلاني أدرك شيئاً لم يفت الأوان لاتخاذ القرارات الصائبة في الحياة |
Bir yol tercihi yapmak zorunda kalınca sana kimse yardım edemez. | Open Subtitles | البلوغ يمكن في أنكِ تكونين مضطرّة لاتخاذ قرارٍ مصيري ولا أحد يمكنه مساعدتكِ |
Hayatınla ilgili belli kararlar alma konusunda epey baskı görmüşsündür. | Open Subtitles | لا بد من أنك شعرت بالكثير من الضغط لاتخاذ قرارات أكيدة في الحياة ؟ |
Gidip mevzilerimizi geri almaya çalışalım beyler. | Open Subtitles | دعونا محاولة لاتخاذ مرة أخرى تلك المواقف، الفتيان. |
O tip kararları vermeye hazır değildin. | Open Subtitles | انتى لم تكونى مستعدة لاتخاذ هذا النوع من القرارات |
Dolayısıyla, benim sizin dostunuz mu yoksa düşmanınız mı olduğuma karar vermenin zamanı gelmedi mi? | Open Subtitles | لذا ، اليس هذا هو الوقت لاتخاذ قرارك اذا كنت عدو او صديق |
Aslında karar vermemiz için 30 saatimiz var. | Open Subtitles | في الواقع، لدينا 30 ساعات لاتخاذ القرار. |
18 yaşında olabilirsin, ufak kızım, ama açıkça görülüyor ki ölüm kalım meselelerinde kendi başına karar verebilecek durumda değilsin. | Open Subtitles | ربما تكونين في 18 من عمركِ يا صغيرتي لكنكِ لستِ مستعدة لاتخاذ قرار يخص الحياة أو الموت بنفسكِ الآن |