"لا تستطيع" - Translation from Arabic to Turkish

• edemezsin
• yapamazsın
• Beni
• onu
• bile
• edemez
• asla
• alamazsın
• sen
• edemiyorsun
• musun
• bunu
• edemiyor
• edemezsiniz
• göremezsiniz

Ama bir hayalet gördüysen onun hala yaşadığını umut edemezsin.
لكنّك لا تستطيع رؤية الشبح وما زال يتمنّى إيجاد حيّها.

sen benim en iyi arkadaşımsın. bunu yapamazsın. Yaptığın doğru değil.
أنت صديقي العزيز، لا تستطيع فعل ذلك، إنه ليس في الكتاب.

Seni Oryantal "picarun!" Uçak kazası oldu diye Beni aldatamazsın.
أنت بيكارون شرقي، أنت لا تستطيع إخدعني حول تحطم الطائرة.

18'nde hamile kaldı, evlendi ve düşük yaptı... çünkü muhtemelen kocası onu dövüyordu... fakat hala kocasını terk edemiyor.
حملت منه في الثامنة عشر من عمرها تزوجته ثم أًجهضت ربما بسبب ضربه لها و مازالت لا تستطيع تركه

Ya bazı şeyler varsa ki iyi bir ilişki bile asla karşılayamazsa?
ماذا إذا كانت هناك أشياء لا تستطيع حتى علاقة جيدة أن تقدِّمها؟

Pek uzak yerlere seyahat edemez veya belli bir çevrenin dışına çıkamazsınız.
لا تستطيع السفر أو المغامرة بعيداً عن دائرة محددة.

Bir kadının göğüslerini hafızana almadıkça, o kadını elde edemezsin.
لا تستطيع نسيان إمراة اللى عندما تتوقف عن تخيل نهدها

İyice mikrop kaparlar, tıpkı bir uyuz gibi. Müdahale de edemezsin.
تستمر في الالتهاب والتقيح مثل فاسق لا تستطيع مساعدته في الاخيتار

Onun güvenine ihânet edemezsin. Sonra zulmünden kaçabileceğini mi sanıyorsun?
اخُونْ ثقتَه لأنك لا تستطيع أن تَبْقى بعيداً عن الديون؟

Biliyorum ama düğmelere resmen vuruyordun. Çok hassaslar, öyle yapamazsın.
انا اعلم, ولكنك تحطم الأزرار إنها حساسه, لا تستطيع تحطيمها

Ve paraşütten muhabirlik yapamazsın -- iki günlüğüne bir ülkenin içine atla ve ödevini yapıp, bir haber yazdığını zannet.
انت لا تستطيع ان تغطي او تعد تقرير عن دولة ما بالذهاب اليها ليومين وتعد قصتك وتعود وتظن انك قمت بعملك

Birinci ders: Her şeyi tek başına yapamazsın.
الدرس الأول: لا تستطيع تحقيق الأمور بمفردك.

Ya Beni kim deli ediyor? sen. Senin topu deliğe sokamaman.
انت من سيصيبنى بالجنون يا من لا تستطيع اسقاط الكرة بالحفرة.

Biliyorum ki Beni utandıracaksın ve kendine hakim olamadığının da farkındayım.
أنا أعلم بأنك سوف تحرجني وأعلم بأنك لا تستطيع مساعدة نفسك

Bir defa görüştüğü bir kadının ölümü için onu suçlayamazsın.
أنت لا تستطيع لومها على الموت إجتمعت بتلك المرأة مرّة.

Bilmiyorum ,şey onu tamamiyle suçlayamazsın , yani sende biraz kadınsısın.
أنا لا أعرف. حسنا، أنت لا تستطيع لومه انت مخنث قليلا

Seni işe yaramaz şey. O koca kıçını oraya sığdıramazsın bile.
أنت عديم الفائدة , لا تستطيع حتى أن تدخل الى العربة

Oynayamaz, şarkı söyleyemez ve dans edemez.
لا يمكنها ان تمثل، لا تستطيع الغناء. ولا تستطيع الرقص.

İçine düştükleri bu boktan durum yüzünden bu adamları askıya alamazsın.
لا تستطيع إيقاف كل هؤلاء الرجال لمجرد أنهم صفعوا بعض الأغبياء.

Ama sana sadece onu nasıl kontrol edeceğin öğretildi. Ama kontrol edemiyorsun.
لكن كلّ ما عُلّمتَ هو كيف تسيطر على الوضع وأنت لا تستطيع

Daha fazla sahte heykel yapamayacağını bilmiyor musun? Tablolara benzemez bu.
الا تعلم انك لا تستطيع تزييف التماثيل انها مختلفة عن اللوح

Sonuçta eğer seçimler yolsuzluğun ilacıysa, nasıl oluyor da bu ülkeler bunu düzeltemiyor?
إذن، إن كانت الانتخابات هي علاج الفساد، لماذا لا تستطيع تلك الدول معالجته؟

Kızgın olduğu zaman ne kadar kötü bir ahbap olduğunu hayal edemezsiniz.
انت لا تستطيع ان تتخيل اى شخص بغيض هو عندما يكون غاضبا

Nasıl olmuş? - Biliyorsunuz güzel yapıyorlar.O çiziği artık göremezsiniz.
اشتغلوا بها شغلا جيدا لا تستطيع ان ترى ذلك الخدشِ