Belli bir nedeni yok, eski mekanlarımı ziyaret edeyim dedim. | Open Subtitles | لا سبب حقيقى فقط فكرت أن أمر ببعض الأماكن القديمة |
Bir nedeni yok. Annen kardeşimle birlikte olmaya başladı, o kadar. | Open Subtitles | لا سبب, صادف فقط أن أمك تضاجع أخي, هذا كل شيء |
Çünkü uzun vadede, bence bir gazetenin ayakta durması için sebep yok, geçerli bir sebep yok. | TED | لأنه على المدى البعيد أعتقد أنه لايوجد سبب، لا سبب عملي للصحف أن تنجو |
Teal'c, oğlunun ve eşinin bu olduğunda ... evde olduğuna inanmamız için bir sebep yok. | Open Subtitles | تيلك ، لا سبب للإعتقاد أن زوجتك وولدك كانا في المنزل عندما حدث ذلك |
Kırmızı kovboy çizmesi, bileklik. Belli bir ölüm sebebi yok. | Open Subtitles | خذاء رعاة بقر احمر ، الاسوارة لا سبب واضح للوفاة |
Dolayısıyla bana yalan söylemene de gerek yok. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أطردك، لا سبب لتخافني و بالتالي لا سبب لتكذب |
Biliyorsun, buna kızman için bir neden yok. Gerginliğini almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا سبب لأن تشعر بالغضب أنا فقط أحاول أن ألطِّف الموقف |
Görünen bir ölüm nedeni yok ve altı yaşında şoka girmiş bir kız. | Open Subtitles | لا سبب واضح للموت و طفلة ذات 6 سنوات متعرِضة لصدمة |
Ne 39,5 derece ateşinin ne de dilinin ağzına sığmamasının bir nedeni yok. | Open Subtitles | لا سبب لإصابته بحمى 103 و لا سبب لعدم اتساع فمه للسانه |
Bunun bir nedeni yok. Öylecesine oluverir. | Open Subtitles | لا سبب لماذا تخدث مثل تلك الأشياء ولكنها تحدث فقط |
Tahrik yok, sebep yok. Polis sadece onları korkutuyor. | Open Subtitles | لا إستفزاز ، لا سبب رجال الشرطة يرهبونهم |
Olmaması için bir sebep yok, yine de jeolojik açıdan bakıldığında... | Open Subtitles | لا سبب يمنع، ..بالرغم من الناحيةالجيولوجية. |
Uçağın bir takım kötü amaçlar için orada bulunduğuna inanmak için sebep yok, ama gökteki jet üzerindeki etkinin artması, Gizli Servisi çok endişelendirdi. | Open Subtitles | لا سبب للإعتقاد بأَن هذه الطائرة كانت هناك لأى أغراض غامضة لكن جهاز الأمن كان مهتم جدا ويشير إلى الطائرة فى السماء |
Yaşama sebebi yok. | Open Subtitles | لا سبب يشجعه على الحياة حياً، ميتاً أو يحتضر |
Bir sebebi yok. Ben de iyiyim. | Open Subtitles | لا سبب أنا بخير أيضاً , أتعلمين؟ |
Popo ağrısı, keyifsizlik. Gözle görünen bir sebebi yok. | Open Subtitles | ألم بالمعدة، حاد الطبع لا سبب واضح |
Acı yok, neşe yok hepimiz çığlık atsakta ya da hiç gerek yok hem de hiç. | Open Subtitles | لا ألم، لا بهجة لا سبب يدعو للصراخ رغم أن هذا هو كل ما نفعله على الدوام |
Bu plânın bir parçası değildi ama eğlenceyi yarıda kesmeye gerek yok, değil mi? | Open Subtitles | يجب أن أعترف أن هذا لم يكن جزءاً من الخطة و لكن لا سبب لتوقف الحفلة، صحيح؟ |
Burada olsam bile, yatmadan önce içmemen için neden yok. | Open Subtitles | لا سبب يمنعك من تناول كأس قبل النوم، حتى وأن كنتُ موجوداً |
Mantıklı davrandıklarını sen söylemiştin. - Kin tutmamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أنتِ قلتى أنهم تصرفوا بعقلانية لا سبب لدينا لنحقد عليهم |
Ike Clanton ile bir anlaşmazlığım ya da onu tutuklamak için bir sebebim yok. | Open Subtitles | لم تكن لدى مشكلة مع أيك كلانتون و لا سبب لدى لاعتقاله |
Çok kadınlar sik evlat. Sana yalan söylemek için bir nedenim yok. | Open Subtitles | عاشر الكثير من النساء، لا سبب لدي لأكذب عليك |
Ama kraliçe yumurta var. Bizim için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | لكن بيضة الملكة لدينا لا سبب لدينا لإحتجازهم. |