Bu, Zeus'un kehanetlerini bıraktığı için sonsuz bir yaşlılığa, körlüğe ve işkenceye dayanması için lanetlediği bir hakem olan Phineas'tı. | TED | لقد كان هذا فينياس، عرّافٌ حلّت عليه لعنة زيوس ليتحمّل الشيخوخة والعمى والتعذيب الذي لا نهاية له من جراء نبوءاته. |
Harekete geçmek için sonsuz vakti ve sınırsız kaynağı var. | Open Subtitles | لديه الخلود كي يتصرف فيه , وموارد لا نهاية لها |
Tenoch bitmek bilmeyen detaylara dair soruların cevabını bulmakla uğraştı. | Open Subtitles | تونيوتش أشغل نفسه سعياً للحصول على تفاصيل لا نهاية لها |
Tam burada yeni ofisinin mutfağında bitmek bilmeyen erzakın var. | Open Subtitles | ولديك مؤونة لا نهاية لها هنا في مطبخ مكتبك الجديد. |
Bugün sanki hiç bitmeyen berbat bir gün gibi. | Open Subtitles | لقد كان هذا اليوم كله مثل المشكله لا نهاية لها واحد، المتأنق. |
Tecrübelerime göre, bu seviyede bir kıskançlık kolay kolay bitmez. | Open Subtitles | من خلال خبرتي ، هذا المستوى من الغيرة لا نهاية له |
Yo, hayır! Bataklık sonsuza kadar böyle devam edemez adamım. | Open Subtitles | لا يمكن أن يمتد هذا المستنقع إلى ما لا نهاية |
Bildiğimiz tek şey cevabin sıfır ile Sonsuzluk arasında bir yerde olduğu. | TED | كل ما نعرفه هو، أن الإجابة في مكان ما بين الصفر والما لا نهاية. |
Seni bir oğul gibi sevsemde, sen yaşadığımız, sonu gelmez kanlı savaşı hatırlamayacak kadar gençsin. | Open Subtitles | لطالما أحببتك مثل أبني كنت صغيرا جدا لتتذكر سفك الدماء التي لا نهاية لها لقد تحملنا. |
Ve bu fark edilebilir başlangıcı, öngörülebilir sonu olmayan bir hikaye. | TED | وهي قصة لا يوجد لديها بداية ملحوظ، و لا نهاية منظورة. |
Etrafın çok geniş, servetin sonsuz ve sürekli gelişen muhteşem zehirlerin var. | Open Subtitles | مجالكِ متسع، اتصالك بالثروة لا نهاية له، وبراعتكِ في السموم متطورة دائما. |
Hayal gücünde sonsuz yaşam olanakları gördüm, sonsuz hakikat, gerçeğin kalıcı yaratılışı, öfkenin, sevgiyi ararken gösterilen bir ifadenin olduğu yer, fonksiyon bozukluğunun doğru olmayan şeyler karşısında doğru bir tepki olduğu yer. | TED | في الخيال رأيت إمكانية لا نهاية لها من الحياة، الحقيقة التي لا نهاية لها, وديمومة نشوء الواقع، المكان الذي يكون الغضب فيه تعبيراً للبحث عن الحب، مكان الاختلال الوظيفي كرد فعل لعدم الحقيقة |
Tekrarlamalar sonsuz sayıda yapıldığından cetvel sonsuza doğru küçülürken uzunluk da sonsuzluğa gider. | TED | و بما أنهم ذهبوا بالتكرار الى ما لا نهاية, كلما تقلص القياس الى ما لا نهاية, وصل الطول الى ما لا نهاية. |
Bu bitmek bilmeyen oturma, bir şeylerin olmasını bekleme olayı. | Open Subtitles | ، الجلوس إلى ما لا نهاية إنتظار شيء ما ليحدث |
Davetli olup olmadığımızı bile bilmediğimiz efsanevi partilere katılmak için bitmek bilmeyen yollar yürüdüğümüzü hatırlıyorum. | Open Subtitles | حيث نمشي في شوارع لا نهاية لها ونذهب إلى حفلات أسطورية لا تتذكر مطلقا إن كنت مدعوا إليها أم لا |
bitmek bilmeyen yemeklerde ve sıkıcı toplantılarda yanına oturduğum solgun bir kütleydi ama o an karşımda taşın üzerinde yatıyordu. | Open Subtitles | كثلة منتفخة عظيمة جلست بجوارها في عشاء لا نهاية له وتجمعات مملة. كان هناك يستلقي على الطاولة. |
Demek istediğim, elbette, bitmeyen "hepimiz elma şarabı trenine binelim" korosu sinir bozucu. | Open Subtitles | انه يفطر قلوبنا , أقصد من المؤكد أن لا نهاية لها دعونا جميعاً نركب قطار عصير التفاح |
Hiç bitmeyen ev avını sonlandırmak için ne gerekiyorsa yaparım. | Open Subtitles | سأفعل أي شيء لأنهي رحلة بحثك عن منزل والتي لا نهاية لها |
Oy verirler ya da vermezler. Bu bitmez saçmalığa boyun eğersek kaybederiz. | Open Subtitles | صوتوا أم لم يصوتوا , إذ إستسلمنا لـ هذه التفاهات التي لا نهاية لها , سنخسر |
Eğer bir ahiret var ise, diğer bir bitmez dert olacak içimde. | Open Subtitles | إذا كان هناك آخرة حلوة، سيكون هناك تعذيب لا نهاية له. |
Sonsuzluk önceleri sonu olmayan muğlak bir sayı iken, | Open Subtitles | حيث كانت المالانهاية سابقاً مُجرد عدد مُبهم لا نهاية له، |
Shangri-la'yı bulma azmiyle sadece sonu gelmez dağ silsilelerini değil dünyanın en derin vadilerini de aşmak zorunda kalmıştı. | Open Subtitles | العثور على مدينة شانقريلا ليس فقط لانه يجتاز سلاسل الجبال التي لا نهاية لها , ولكن ايضا اعمق الوديان في العالم. |
Uzun şarkıyı. sonu olmayan bir ninni. Kadim Tanrı'yı beslemek için. | Open Subtitles | الأغنية الطويلة، تهويدة لا نهاية لها لتغذية الإله القديم |
Buradaki yaratıcı fırsatların sonu yok ve bence bu çok heyecan verici. | TED | لا نهاية للاحتمالات الإبداعية هنا، و بالنسبة لي، هذا مشوّق للغاية. |
sonu gelmeyen motellerde, arabalarda uçaklarda saatler geçirirsiniz öylece oturursunuz boşluğa bakarsınız. | Open Subtitles | مجرد قضاء ساعات في الموتيلات التي لا نهاية لها، السيارات و الطائرات، |