Yarın çıkıyorum. Çocuklarımı görmek için sabırsızlanıyorum. Çocuğun var mı? | Open Subtitles | سأخرج غدا، لا يمكنني الإنتظار حتى أرى أطفالي، أرزقت بأطفال؟ |
Şimdiden sabırsızlanıyorum yeni tek... tekno... teknolojik şafak için. | Open Subtitles | أنا فقط لا يمكنني الإنتظار من أجل فجر التكـ .. التكنو .. التكنولوجيا الجديد |
- Duş almak için sabırsızlanıyorum. - Ve yatakta yatmak. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار لأستحم وأغتسل من تلك القذارة. |
Bir saat daha bekleyemem. O aptal kuyrukluyıldız daha ne bekliyor? | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار ساعة أخرى، ما الذي يؤخر ذلك المذنب التافه؟ |
Öğlene kadar bekleyemem. Aslında, daha fazla bekleyemem. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار حتى الظهيرة في الحقيقة , لا يمكنني الإنتظار أكثر من ذلك |
İlacın etkisinin geçmesi için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أتعلمين، لا يمكنني الإنتظار حتى تُنتَزَع منّي علامة المُخدّر التجارية |
Aman Allahım, annemin yüzündeki bakışı görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | يا إلهي لا يمكنني الإنتظار لرؤية النظرة على وجه أمي. |
İhtiyar LaRoche neredeyse kalp krizi geçirecekti. Ne olduğunu anlamadı bile. Büyük açılışını görmek için sabırsızlanıyorum yavrum. | Open Subtitles | جميع الأولاد رموا كتبهم على الأرض لا يمكنني الإنتظار لرؤية عرضك الأول |
Seni akşamki baloya götürmek için çok sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار لأخذكِ إلى الحفلة الراقصة الليلة |
Ben onun yüzüne görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار حتى أرى النظرة على وجهه |
Sahne adı seçmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار لكي أختار إسماً فنياً |
Bu adamla karşılaşmak için sabırsızlanıyorum | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار لرؤيه هذا الرجل ثانيةً. |
Sonunda seninle tanışacağım için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط لا يمكنني الإنتظار حتى أقابلكِ أخيراً |
Kabul. Seni ateşle uğraşırken görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لك هذا , لا يمكنني الإنتظار حتى ارى اللحم على النار |
Onun söyleyeceklerini duymak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار لسماع ما لديها لتقولهُ بشأن ذلك |
Ne güzel, sabırsızlanıyorum! Hemen geliyorum. | Open Subtitles | ممتع , لا يمكنني الإنتظار سأخرج خلال لحظة |
Bu şimdiden bir yıl sonrası demek, o kadar bekleyemem. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون هذا بعد سنة من اآن، لا يمكنني الإنتظار كل هذا |
Burada öylece oturup hiçbir şey yapmadan bekleyemem. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار هنا بدون أن أفعل شيئا |
bekleyemem ben. | Open Subtitles | لم يكن من المفترض بي حتى أن أقلك كما ترى، لا يمكنني الإنتظار |
Baba, beş farklı devletin kapısında mekik dokumaya başlamak için bürokrasi çarklarının dönmesini bekleyemem, tamam mı? | Open Subtitles | أبي, لا يمكنني الإنتظار بالجوار حتى يتحرك البيروقراطيين و يقومون بالدوران على خمس مكاتب حكومية مختلفة, حسنًا؟ |
Bugün çok berbat bir gündü dostum. Günün bitmesini iple çekiyorum. | Open Subtitles | لقد كان يوماً مريعاً يا رجل لا يمكنني الإنتظار حتى ينتهي اليوم |
Dedektifliğe geri dönmek için can atıyorum. | Open Subtitles | فأنا لا يمكنني الإنتظار لأعود لأكون محققا |