Diğer bilim adamları gibi herkesin hayat kalitesini geliştirmek için çok çalışıyordu. | Open Subtitles | مثل كل أبحاثنا انها تؤدي ما في وسعها لتحسين حياة جميع البشر |
Yerel ekonomik dengeyi geliştirmek için... ...kuvvetli bir altyapı ve yerel işyerleri kuran... ...milli bir iş modeli hayal edin. | TED | وتصور نموذج أعمال وطنية يخلق فرص عمل محلية ومشاريع بنية تحتية ذكية لتحسين الاستقرار الاقتصادي المحلي. |
ve her yıl eğitimi iyileştirmek için yüzlerce girişim gerçekleşiyor. | TED | وهناك مئات المبادرات في كل عام في محاولة لتحسين التعليم. |
Bir sonraki durağım Dallas, Teksas'tı. Berberlerin sadece istekli değil, bunun yanında müşterilerinin ve topluluklarının sağlığını düzeltmek için gerekli sağlık hizmetlerini sunma konusunda tam katılımlarıyla harekete geçecek yeterlilikte olduğunu öğrendik. | TED | كانت المحطة التالية من رحلتي هي دالاس، تكساس، حيث علمنا أن الحلاقين ليسوا راغبين فقط، بل قادرين تماماً على التشمير عن سواعدهم والمشاركة في تقديم الخدمات الصحية اللازمة لتحسين صحة زبائنهم ومجتمعاتهم. |
Muhasebe bölümüne yakın çalışıp geliri daha iyi kullanmanın yollarını araştıracaksın. | Open Subtitles | ستعمل بشكل وثيق مع قسم المحاسبة تبحث عن طرق لتحسين الإيرادات |
Bu adamlar performans arttırıcı ilaçlar aldığını öğrenirse oyunun dürüstlüğü tamamen tehlikeye girer tamam mı? | Open Subtitles | انك تتناولين حبوب لتحسين ادائك ستكون سلامة اللعبة بخطر اللعنة |
Ve bugün dünya çapında bulut sağlayıcıları, bankalar ve devlet kuruluşlarında güvenliği geliştirmek için kullanılıyor. | TED | ويتم استعماله اليوم لتحسين الحالة الأمنية لدى مقدمي الخدمات السحابية، الأبناك، والوكالات الحكومية عبر العالم. |
Geçmişteki tüm icatlarımız ve yeniliklerimiz gibi insanların içinde bulunduğu vaziyeti geliştirmek için kullanılabilirler ya da kötüye kullanılıp suistimal edilebilirler. | TED | مثل جميع اختراعاتنا وإبداعاتنا في الماضي يمكنها أن تستخدم لتحسين وضعية البشر أو قد يساء استخدامها فتستخدم في المفاسد. |
Karmaşıklıkla başa çıkabilmek için, alışılmışın dışında bir sistemi geliştirmek için, basit kurallara dayalı akıllı yalınlık yaklaşımı dediğimiz şeyi yarattık. | TED | لذا للتعامل مع التعقيد، لتحسين نظام جديد، فقد أنشأنا ما نسميه بأسلوب البساطة الذكية المرتكز على قواعد بسيطة. |
Ve sesinizle tavırlarınızla ve egzersizlerle ses tınınızı geliştirmek için inanılmaz sesler yapabilirsiniz. | TED | وهناك أشياء لرائعة بإمكانك عملها بالتنفس وبالوضعية وبالتدرب لتحسين لحن صوتك |
Doğum günü partisiyle ilgili yaygarayı iyileştirmek için söylemiş. Pardon. | Open Subtitles | في محاولة لتحسين كامل الضجة التي أثارها حفل عيد ميلاد |
Durumu iyileştirmek için ne yapabilirim diye düşünürken bir fikir geliştirmeye başladım. | TED | بدأت في تطوير فكرة حول ما أستطيع فعله لتحسين الوضع. |
Dünyayı iyileştirmek için tüm çabalarımız boşa çıktıysa daha fazla harcama yapmanın anlamı ne? | TED | إذا كانت كل جهودنا لتحسين العالم تذهب سدى لماذا نهدر مزيداً من المال؟ |
Bu ameliyatlar genelde interseks çocukları düzeltmek için var ama çoğunlukla tersini yapmaya varıyor, daha fazla fiziksel ve ruhsal hasara ve soruna yol açıyor. | TED | غالبًا ما تُجرى هذه الجراحات لتحسين حياة الأطفال ثنائيي الجنس، لكن عادةً ما ينتهي بهم الأمر وهم يفعلون النقيض. متسببين بأذىً وتعقيدات أكبر، نفسية وجسدية. |
Birleşik Devletler'deki ihtiyarların hayat standartlarını arttırmak ve değerlerini daha iyi kullanabilmek için ne yapabiliriz? | TED | ما الذي في وسعنا القيام به لتحسين حياة المسنين في الولايات المتحدة، وأن نستفيد بشكل أفضل من قيمتهم؟ |
Performans arttırıcı ilaçlar kullanıyorsun ve testlere soktuğun bir adamın mı var? | Open Subtitles | مثلك هو يتعاطى منشطات لتحسين اداءه ولديه خصيه واحده ؟ |
Toksikoloji raporu onun vücudunda yüksek seviyede performans artırıcı ilaç gösteriyor. | Open Subtitles | أظهرت النتائج توكس مستويات عالية من عقاقير لتحسين الأداء في نظامه. |
Kadınların sağlığını geliştirmede benim çabalarıma ilham veren büyükannemin mücadelesiydi. | TED | لقد كانت معاناة جدتي هي ما ألهمت العمل الذي قمت به لتحسين صحة النساء. |
Yani hayatımı düzene koyup ona yanıldığını ispatlamam gerek. | Open Subtitles | لذا أنا بحاجة لتحسين حياتي لأثبت له أنه مخطئ |
Başlangıçta piyasa, üniversite giriş sınavında notunu arttırmak isteyenler, bekledikleri kadar hazır değillerdi. | Open Subtitles | في البداية , السوق لتحسين الأداء الاكادمي لم يكن قويا كما كانوا يأملون |
Sanırım yeni bir yıl için heyecanlanıyorum ve işleri geliştirme yolları arıyorum. | Open Subtitles | أعتقد بأنني متشوقاً للعام الدراسي الجديد أبحث عن طرق لتحسين الأمور |
Sırrını çalman içindi, gösterisini geliştirmen değil! | Open Subtitles | لقد ارسلتك لسرقة اسراره , لا لتحسين عرضه |
Bu dönemde, Newcastle Üniversitesi'ne Hindistanda'ki okullaşmanın arttırılması amacıyla büyük bir miktar para aktarıldı. | TED | في ذلك الوقت، كانت كمية كبيرة من المال حصلت عليها جامعة نيوكاسل لتحسين التعليم في الهند. |
Görüyorsunuz ki, Sanayi Devrimi insanlığın ilerlemesine büyük katkıda bulunmasına rağmen, dedemin sevdiği o yeteneği ortadan kaldırdı ve bildiğimiz gibi zanaatkârlığı köreltti. | TED | ففي الواقع، رغم أن الثورة الصناعية قدمت الكثير لتحسين الإنسانية، إلا إنها قضت على المهارة عينها التي أحبها جدي، وبددت الحرفية كما نعرفها. |
Bilirsiniz, benim alanımda mimarinin sosyal ilişkileri ilerletmek için her şeyi yapıp yapamayacağı hakkında bir tartışma söz konusu. | TED | كما تعلمون، في مجالي، هناك مناظرة حول إن كانت هندسة العمارة قادرة على فعل أي شيء لتحسين العلاقات الإجتماعيّة. |