Küçük boyutun bazı dezavantajları var ve bu dezavantajları telafi etmek için doğa bir sürü yol bulmuş. | TED | الحجم الصغير له بعض العيوب، والطبيعة قد إكتشفت عدد من الطرق لتعويض هذه العيوب. |
Verdiğim izin sadece bu korkunç olayı telafi etmek içindi. | Open Subtitles | إن التصريح الذى منحته لتعويض بسيط عن هذه الجريمة |
Kocan seni ihmal ettiğini fark etmiyorsa ki sen de, bakıma ihtiyaç duyan bir hanımsın bunu telafi etmek için başka yollar araman çok doğal ve adil. | Open Subtitles | إذا لم يدرك زوجك أنه يُهملك وأنّك تحتاجين إلي رعاية فإن لك الحق أن تجدي طرقا أخري لتعويض ذلك |
Bu, sanat eserleri ellerinden korkunç şekilde alınanlardan af dilemek için atılan ilk adımdır. | Open Subtitles | هذه أول خطوة لتعويض أولئك الذين أخذ فنّهم بطريقة غير مشروعة |
Aradaki farkı kapatmak için sizden bir dezavantaja daha sahip olmanızı isteyeceğiz. | Open Subtitles | لتعويض الفارق، نطلب مزيدًا من الوقت مع عقبة إضافيّة. |
Şimdi bakınca, o geçen zamanı telafi etmenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا اظن ان هناك فرصة لتعويض كل ذاك الوقت الضائع |
Cinsel hüsranını telafi etmek için sanal dünyayı kaçış noktası olarak gördüğünü sanıyorum. | Open Subtitles | أفترض بأنها تهرب إلى عالم الانترنت لتعويض إحباطها الجنسي |
Büyük ihtimalle bu kadar hasarı telafi etmek üzere tasarlanmamıştır. | Open Subtitles | ربما لم يصمم لتعويض حجم الضرر الذي لحق بالسفينة |
Her ne ise, kayıplarımızı telafi etmek için elden çıkarabilir. | Open Subtitles | أياً كان ما تؤول إليه فيمكن بيعه لتعويض خسائرنا |
Ve finansman eksikliği telafi etmek için, gönüllü velilere güvenmeliyiz. | Open Subtitles | لتعويض نقص التمويل نحن نعتمد على تطوع اولياء الامور |
Ve babam korkunç çocukluğumuzu telafi etmek için umutsuzca girişimde bulundu. | Open Subtitles | ومحاولات أبي البائسة لتعويض ما لاقيناه من أسى في طفولتنا |
70 saatlik yoğun bir şarkı söyleme dersinden sonra, müziğin gerçekten hastaların beynini yeniden canlandırdığı ve beynin sağ tarafında, sol taraftaki zararı telafi etmek üzere homolog bir konuşma merkezi oluşturduğunu bulmuş. | TED | وبعد 70 ساعة من دروس الغناء المكثفة وجد ان الموسيقى بامكانها حرفياً اعادة توصيل ادمغة مرضاه و تكوين مركز كلام مماثل في النصف الايمن لتعويض الضرر في النصف الايسر |
Küçük oluşumuzu telafi etmek için. | Open Subtitles | لتعويض عن احساسي الشخصي بالتعجرف |
Özür dilemek için geldim. | Open Subtitles | -هنا لتعويض شرف |
Ozur dilemek için geldim. | Open Subtitles | -هنا لتعويض شرف |
Farkı kapatmak için senden yeteri kadar silah alırım. | Open Subtitles | سوف أشتري ما يكفي من البنادق منك لتعويض هذا الفارق |
Şimdi de yanında ondan başka kimse, ve arada ki farkı kapatmak için... para bulma planıyla mı dönüyorsun? | Open Subtitles | والآن لم تعود بشيء سوى هو وخطة لتعويض الفرق في مال؟ |
Epidermal hücreler derinin üst tabakasını tekrar şekillendirmek için bölünürken, dermis yarayı kapatmak için büzüşür. | TED | بينما تشرع خلايا البشرة في الإنقسام لتعويض الطبقة الخارجية من الجلد تنقبض طبقة "الأدمة" لإتمام إغلاق الجرح |
Sarılamamayı telafi etmenin bir yolu olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن يكون وسيلة لتعويض عدم الإحتضان |
- Saatlerini telafi etmenin başka yolunu bulacaklardır. | Open Subtitles | ليس من العدل أن أعاقبهم- سوف يجدون فرصًا- أخرى لتعويض الساعات |
- Yaptiklarini telafi etmenin bir yolu var. | Open Subtitles | هنالك وسيلة لتعويض ما فعلته |