Aslında sarı pek hoş olurdu. | Open Subtitles | النجاح الباهر. في الحقيقة، أصفر يَكُونُ نوعُ لطيفِ. |
Bilmiyorum bu bana hoş geliyor. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ، انه يَبْدو لطيفِ. |
Bence sen de hoş görünüyorsun. | Open Subtitles | هاي، تَعْرفُ،أعتقد أنك لطيفِ أيضاً |
Güne güzel başlamak için, en sevdiğim şarkılardan biri. | Open Subtitles | لبَدْء يَوم عطلةِ لطيفِ هنا مفضّلي القديم و الجديد |
Eşime güzel bir hediye almak istedim. | Open Subtitles | نعم، تَرى، أردتُ للحُصُول على شيءِ زوجتِي لطيفِ. |
Pekala! Sen kaybettin, çünkü bir sürü güzel yemek ısmarlamıştım... | Open Subtitles | حسنا ذلك سيئُ جداً،مع ذلك،لأنني فقط إشتريتُ كمية من الغذاءِ لطيفِ. |
Burası gün boyu hoş bir yer. | Open Subtitles | هو لطيفِ هنا،أثنَاءَ اليَومِ. |
Gideli 10 dakika olmamıştı ki oturduğum tabureyi döndürdü ve hoş bir adamla yüzyüze geliverdim. | Open Subtitles | حَسناً، أنا ما كُنْتُ هناك عشْرة دقائقَ عندما سرّعتْ barstoolي حول وأنا كُنْتُ وجهاً لِوجهَ مَع هذا الرجلِ لطيفِ المظهرِ. |
Ama hoş bir rüzgâr oluşuyor. | Open Subtitles | لَكنَّه يُصبحُ a ذِهاب نسيمِ لطيفِ. |
Böylesi hoş oluyor ama üzerimde verici filan yok. | Open Subtitles | هو نوعُ لطيفِ... لكن لا أَلْبسُ |
- Bana hoş bir şeyler söyle. | Open Subtitles | شيء رأي لطيفِ لي. |
Senin için güzel bir şeyler giymek istiyorum hoşuna gidecek bir şeyler. | Open Subtitles | أُريدُ أن أرتدى شئ لطيفِ لَك شئ ستحبه |
Ve karta güzel bir şeyler yazmak istiyorum, şey gibi- | Open Subtitles | و أُريدُ وَضْع الشيءِ لطيفِ على البطاقةِ، مثل... |
Bizi etkilemek için güzel bir şey giymek istemiş. | Open Subtitles | أرادتْ لِبس الشيءِ لطيفِ لإعْجابنا. |
Çok güzel. | Open Subtitles | ذلك نوعُ لطيفِ. |
İçerisi güzel mi? | Open Subtitles | نوع لطيفِ في هناك؟ |
Cheanie hakkında güzel bir şeyler söyle, olur mu | Open Subtitles | شيء رأي لطيفِ حول Cheanie. |