Bunları okulda yapmanın en iyi yönü, metal dedektöründen geçmek zorunda olmayışımız. | Open Subtitles | أفضل ما بصنعهم داخل المدرسة هو أنّكم لا تضطرّون لعبور كاشف المعادن |
Çiftçilerin bir çatıdan ötekine geçmek için küçük köprüleri var. | TED | ووُفرت بعض الجسور للمزارعين لعبور من سقف إلى آخر. |
Beklettiğim için kusura bakmayın gençler. Kim kanyonu geçmeye hazır buradan? | Open Subtitles | متأسف على التأخير يا شباب, من مستعد لعبور الوادي؟ |
Bütün kıtaları bir adımda geçmenin yolunu öğretebiliriz. | Open Subtitles | تطوير وسائل المواصلات لعبور القارات فى خطوة واحدة |
Küçük bir botla Ren'i geçip sonra kısa bir yürüyüşle... | Open Subtitles | قارب مطاطي لعبور الراين ثم السير لمسافة قليلة |
Sam Boga'yı takip için sınırınızı geçme izni istiyoruz. | Open Subtitles | إذن طلب لعبور الحدود بك في المطاردة الساخنة سام بوغا. |
Zehirli denizi bile geçmem gerekse, onu bulacağım. | Open Subtitles | أذا اضطررت لعبور البحر السام فسوف أفعل لأعثر عليه |
Hareket halindeki bir trenin bir noktadan on saniyede geçebileceği konusunda anlaşmıştık. | Open Subtitles | لقد اتفقنا أن القطار يأخذ عشرة ثواني لعبور نقطة محددة. |
İngiliz kanalını geçmek için kamyonda saklanarak en az 12 başarısız girişimde bulunduğunu biliyoruz. | TED | لقد قام على الأقل ب12 محاولة فاشلة لعبور قنال البحر الإنجليزي. عن طريق الإختباء في شاحنة. |
Paytonun Stony Flats'ı geçmek için beşbuçuk dakikaya ihtiyacı var. | Open Subtitles | العربة تحتاج الى ثلاث دقائق ونصف لعبور الوادي الصخري |
Anahtarı çaldım. Bataklığı geçmek için bize silah lazım. | Open Subtitles | سرقت المفتاح نحتاج الأسلحة لعبور المستنقعِ |
Long Beach kule, LA Emniyeti Hava Kontrol 1 havaalanını geçmek için izin istiyorum. | Open Subtitles | برج لونغ بيتش،هنا شرطة لونس انجلوس وحدة الجو في مطاردة المشتبه به طلب الرخصة لعبور المطار |
Alarmı devre dışı bıraktığımda, sistem tekrar devreye girene kadar koridoru geçmek için 10 saniyen olacak. | Open Subtitles | عندما أفعل هذا لديك 10 ثوانى لعبور الردهه |
Diğerleri de benimle gelecekse beyefendiyle birlikte dağı geçmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا مستعد لعبور الجبال مع السادة، هذا إذا ذهب البقية معيّ. |
"Henry hala anatomiden geçmeye uğraşıyor." | Open Subtitles | تعافى (هنري) الآن تماماً ويواصل كفاحه" " لعبور علم التشريح |
Tek yapmamız gereken şu ışıkları geçmenin bir yolunu bulmak. | Open Subtitles | كل ما نحتاجه ان نكتشف طريقه لعبور هذه الاشارات |
Umalım ki lanet nehri geçmenin bir yolunu bulmuş olsunlar. | Open Subtitles | لنتمني أنهم وجدوا طريقة لعبور ذلك النهر اللعين. |
O yolu geçip cama ulaşamak için 6 saniyemiz mi var yani? | Open Subtitles | إذن، أمامنا 6 ثوانٍ لعبور الممرّ وعبر الجدار الزجاجيّ؟ بصورة أساسيّة |
Bana Tanrı'ya olan inancına sarılıp bugünü atlatacağını söyleyebilirsin ama karşıya geçme zamanı geldiğinde her iki tarafa da bakmak zorundasın. | Open Subtitles | لأنه يمكنك إخباري أنكِ تعتمدين على إيمانك بالله لتجتازي اليوم لكن عندما يصل لعبور الطريق أعرف أنكِ تنتبهين للسيارات |
Dövüş sanatları eğitimime gidebilmek için her gün o dereyi geçmem gerekiyor. | Open Subtitles | أحتاج لعبور كلّ يوم الساقية لكي استطيع الذهاب إلى المدينة لممارسة فنون الدفاع عن النفس |
Ununtmayın, o orman ne kadar korkunç olursa olsun bir kirpinin cesurca geçebileceği bir yol mutlaka vardır. | Open Subtitles | تذكروا، مهما كانت تلك الغابة تبدو مخيفة و مظلمة هنالك سبيلٌ لعبور الطريق الشجاعة تكفي للقنفذ أن يعبره |
Buradan geçerken senin kadar ben de endişeliyim. Bu çevrede pek rahat değilim. | Open Subtitles | أنا متلهفه لعبور هذا كله أنا لست مرتاحه في هذه البيئة |
Sizi sınırdan güvenle geçirecek pasaportu yapmak için özel kâğıdı ve güvenlik hologramını bulmak yetmez. | Open Subtitles | عليك أن تجمع وثائق السفر معاً لصنع هوية زائفة و التي يمكن الاعتماد عليها لعبور الحدود في هذه الأيام |
Nehri geçmeniz için dört şişme bot ayarladık. | Open Subtitles | و جهزنا اربع قوارب مطاطيه لعبور النهر |
Orada kalak'ları diğer hayata geçiş için karanlıkta yollarını bulmayı öğrenir. | Open Subtitles | و هناك كانت الكالاك تتعلم الطريق لعبور الظلام نحو الحياة التالية |