Ve nihayet bu resmi ortaya çıkarmayı dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | والآن وبعد طول انتظار أتطلع لكشف النقاب عن هذه اللوحة. |
Çünkü şunu unutmamalıyız ki bilim, insanoğlunun dünyamız hakkında ve varoluşumuz hakkında gerçeği ortaya çıkarma çabasıdır. | TED | لانه في الأخير، فالعلم هو أفضل جهد للبشرية لكشف الحقيقة عن عالمنا، حول وجودنا. |
Sternotomiden ve bypass bağlantısından sonra transvers sol atriotomi yaparak kapakçığı açığa çıkaracağız. | Open Subtitles | , بعد القص و الوضع على الجهاز سنقوم بشق الأذين الأيسر لكشف الصمام |
Hainleri ortaya bulmak için Ulusal Çıkarları bahane edip her türlü yola baş vurdular. | Open Subtitles | استغلوا المصلحة الوطنية لتبرير أيّ وسيلة لكشف المخربين |
Anubis görünmez gemileri tespit etmenin bir yolunu bulmuş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن أنوبيس لدية طريقة لكشف السفن المتخفية |
-...ve belki Dr Jackson'a ne yaptığını belirleyebiliriz. -Temel olarak yalan makinası testi. | Open Subtitles | و ربما كذلك ما فعله لد.جاكسون بناء على إختبار لكشف الكذب |
Yalan makinesi falan mı? - İster misin yalan testini? | Open Subtitles | ماذا تودّ منّي أن أفعل، أن أجري اختباراً لكشف الكذب؟ |
Böyle bir bilgiyi açıklamak için neden izin almam gereksin? | Open Subtitles | من في هذا العالم قد يعطي موافقته لكشف شيء كهذا؟ |
- İşte bu yüzden metal dedektörü ve zemin tarama radarına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | و لذلك نحن بحاجة إلى إلى جهاز لكشف المعادن و لجهاز لإرسال الصور |
Böyle bir davada, gizli oy düşündüğünü ortaya koymanın tek yolu. | Open Subtitles | فى مثل هذه الحالة فإن التصويت سرى هو السبيل الوحيد لكشف كيف يفكر كل منا |
Yoksa henüz bilinmeyen bir sebeple o bir yerde, hamlesini mi planlıyor, doğru zamanda ortaya çıkmayı mı bekliyor? | Open Subtitles | ، أو للأسباب المجهولة لحد الآن، هو هناك في مكان ما تخطيط حركته القادمة، الإنتظار لكشف نفسه متى الوقت صحيح؟ |
Belki onu hırsızı ortaya çıkarmak için kullanabiliriz. | Open Subtitles | َرُبَّمَا يُمْكِنُ أَنْ نَستعملَه لكشف اللصوص علي المفتوحِ. |
Biraz geriye gidip kendi öykümü açığa çıkarıp paylaşacağım. | TED | أنا هنا لكشف الحجاب عن قصتي ومشاركتكم إياها. |
Bu sabah narkotik ekipleri tarafından yasadışı uyuşturucu üretimi ve sorumlularını açığa çıkarmak için tasarlanmış CAT olarak adlandırılan büyük ve acılı bir operasyonla tutuklandılar. | Open Subtitles | تم اعتقالهم هذا الصباح خلال عملية خداعية رئيسية تم تخطيطها لكشف المصنعين الغير شرعين لأحد انواع المخدرات |
Ve bütün zamanımı bu komployu açığa çıkarmaya adıyorum. | Open Subtitles | وكرّست وقتي لكشف هذه المؤامرة المُحاكة ضده |
Zehri bulmak için kusursuz bir yol bulduğuna kendini inandırdı. | Open Subtitles | لقد إقتنع بأنة وصل الى طريقة مضمونة لكشف السموم |
Tüm bunlar Collins'in yerini bulmak için yapıIdı. | Open Subtitles | كان كل هذا عملا خادعا لكشف أماليا كولينز. |
Gemilerinde kullanılan sıra dışı bir metali tespit etmek için bir uydu kullandık. | Open Subtitles | استخدام الأقمار الصناعية لكشف المعادن الغير مرئية على هياكلهم. |
Uyuşturucu testi için alınan saç örneği nadir görülen bir genetik hastalığı mı gösterdi? | Open Subtitles | فحص الشعر لكشف ضرر المخدّرات كَشَفَ لكم عن خلل وراثيّ نادر؟ |
- Dedektiflik ofisime yalan makinesi almak için o paraya ihtiyacım var. | Open Subtitles | نعرف ذلك فرانك حسناً انا أحتاج هذا المال لشراء آله لكشف الكذب |
Hayır, sadece açıklamak isterim beyler, sıklıkla, bir tarihsel dönemle diğeri arasında 10 yıl, bütün bir yüzyılın çelişkilerini göstermek için yeterli olabilir. | Open Subtitles | كلا, انا اريد فقط ان اشرح ايها السادة بأن كثير من الاحيان بين فترة زمنية واخرى سنوات 10بالتاكيد تكون كافية لكشف |
Bütün girişleri kapattıklarını, hareket dedektörü kurduklarını söylediler. | Open Subtitles | يقولان أنهما أغلقا الثغرات في نظام أمن المستودع بمجسات لكشف الحركة. |
Seni insan genlerinin gizemini çözmek için güzel bir temeli baz alarak ben yarattım. | Open Subtitles | لقد صنعتك كأساس جميل لكشف غموض الجينوم البشري |
Buraya yapılacak yeni bir kütüphaneyle geçmişi gün yüzüne çıkarma vakti. | Open Subtitles | مع مكتبة جديدة قادمة لهذا الموقع حان الوقت لكشف الماضي حسنا |
Bu demek oluyor ki, o kaltağın maskesini sonsuza kadar düşürmek için.. ..yarın akşama kadar zamanımız var. | Open Subtitles | مما يعني أن أمامنا مهلة حتى منتصف ليلة الغد لكشف القناع عن هذه الحقيرة مرة وللأبد |
Beni bulamadıkları sürece olayı çözemeyecekler. | Open Subtitles | كلما طال وقت عثورهم علي كلما طالت حظوظي لكشف المزيد |