| O kibirli pislik kendisini suç dehası falan sanıyor ama değil. | Open Subtitles | ذلك الوغد المتغطرس يعتقد أنّه عقل إجرامي كبير، لكنّه ليس كذلك |
| Dinle, çok geç olduğunu düşünüyorsun ama değil. | Open Subtitles | إسمع، أعلم أنّك تظن أنّ الأوان قد فات، لكنّه ليس كذلك. |
| Şu anda yaptığın şeyin adalet gibi hissettirdiğini biliyorum ama değil. | Open Subtitles | أعلم أنّكِ تشعرين بالأمر كوجهًا للعدالة، لكنّه ليس كذلك |
| Aslında buna olmayan soruna bulunan çözüm denilebilirdi, ama öyle değil. | Open Subtitles | هذاماقد يُسمّىبالحلفيعدموجودمشكلة! لكنّه ليس كذلك |
| Tesadüfen olmuş gibi görünüyor ama öyle değil. | Open Subtitles | "يبدو عشوائيّاً، لكنّه ليس كذلك" |
| Bak, Damon'un Elena'ya gerçekten iyi geldiğini düşünsem seve seve yardım ederim. Ama düşünmüyorum. | Open Subtitles | انظر، لأحببت المساعدة لو ارتأيتُه مناسبًا فعلًا لها، لكنّه ليس كذلك. |
| Bak, yaptığın şeyin asilce olduğunu düşündüğünü biliyorum, ama değil. | Open Subtitles | أعلم أنّ ما تفعلينه يبدو نبيلاً، لكنّه ليس كذلك. |
| Hayatta olsaydı evet, ama değil. | Open Subtitles | إن كان على قيد الحياة, لكنّه ليس كذلك |
| Kötü bir şey sanıyorsun, ama değil. | Open Subtitles | قد تحسبه سيّئاً، لكنّه ليس كذلك |
| Öyle gözüküyor, ama değil. | Open Subtitles | يبدو مثالي، لكنّه ليس كذلك. |
| ama değil. Şok belirtileri yok kan basıncında düşme olmadı. | Open Subtitles | لكنّه ليس كذلك لا إشارة لصدمة |
| Bir tilki gibi görünüyor ama değil. | Open Subtitles | يبدو كثعلب، لكنّه ليس كذلك |
| Hepsinin onun suçu olduğunda ısrar ediyorsun ama değil. | Open Subtitles | تلح انه خطاه لكنّه ليس كذلك |
| ama değil. | Open Subtitles | لكنّه ليس كذلك |
| ama öyle değil. | Open Subtitles | لكنّه ليس كذلك. |
| ama öyle değil. | Open Subtitles | لكنّه ليس كذلك |
| Bak, Damon'un Elena'ya gerçekten iyi geldiğini düşünsem seve seve yardım ederim. Ama düşünmüyorum. | Open Subtitles | انظر، لأحببت المساعدة لو ارتأيتُه مناسبًا فعلًا لها، لكنّه ليس كذلك. |