Seni buraya çağırdım çünkü ifade vermeye hazır olup olmadığını bilmek istiyorum. | Open Subtitles | لقد دعوتِك إلى هنا كي أعرف ما إذا كنتِ مستعدةً للإدلاء بشهادتِك |
Bir şekilde bu çok talihsiz kazaya bulaştım ve buraya gerçekler üzerine ifade vermeye geldim polis sorgulamasına maruz kalmaya değil. | Open Subtitles | ولقد تورطت فى هذا الحادث المشئوم ولقد جئت هنا للإدلاء بشهادة حق وليس للخضوع لانتهاكات البوليس |
Arizona eyaletindeki Nicholas Morgante olayında tanıklık yapmak için belirlendiniz. | Open Subtitles | أنت مطلوبة للإدلاء بالشهادة في قضية نيكولاس مورجانت بولاية أريزونا |
Jüri heyeti önünde tanıklık etmen için sana mahkeme celbi çıkartıyorum. | Open Subtitles | لقد استدعيتك للإدلاء بشهاداتك قبل المحاكمة |
Kurbanın ifade vermeye ikna etmek için zaman kazanıyordu. | Open Subtitles | لكسب الوقت لإقناع الضحية للإدلاء بشهادتها. إنّه مُلائم. |
Hükümetin kendisi kadar yaşlı İncil'in üstüne sizin önünüzde ve huzurlarınızda Birleşik Devletler Anayasası tarafından Başkan'ın bu makamı işgal etmeden önce etmesi için şart koşulan bir yemini etmek için buradayım. | Open Subtitles | يقف أمامكم للإدلاء بالقسم الذي أقرّه دستور الولايات المتّحده لرئيس، قبل مُباشرة مهام هذا المنصب. |
Arkadaşınız Elisha lehine tanıklık yapmak için mi buradasınız? | Open Subtitles | أنت هنا للإدلاء بشهادتك بصفتك صديقاً لإليشا؟ |
Bu davada bir alt mahkeme ünlü golfçülerin tanıklığına başvurdu. | TED | في القضية، في المحكمة الإبتدائية، لقد جلبوا عظماء لعبة الغولف للإدلاء بشهادتهم في هذه القضية. |
Bu şekilde mahkemede şahitlik yapman gerçekten büyük bir cesaret örneği. | Open Subtitles | أنظر، لـقـد كـنـت شـجاعـاً حـقـاً للإدلاء بشهادتـك في المـحكمـة بالطريـقـة التي فـعـلـت |
Isabel Galvan'in ölümü ile ilgili bildiklerimi size anlatmaya ve ifade vermeye hazır olacağım | Open Subtitles | أنا جاهز للإدلاء بأقوالي وسأخبركم بكل ما أعرفه عن موت إيزابيلا جالفين |
Onu mahkemede ifade vermeye mi zorlayacaklar? | Open Subtitles | سيقومون بإجبارها للإدلاء بشهادتها في محكمة مفتوحة؟ |
Hastaneye geri gidip, onunla ilgilenen doktorlarla tek tek konuşup ifade vermeye ikna edersen, bir şansın olabilir. | Open Subtitles | لـذا اذا ذهبـت إلى المستشفـى و اخبرت كل الأطبـاء الذين عالجـوها , للإدلاء بشهادتهم ربـما حينها تحصل على فـرصة |
Müvekkilimin bugün buraya gelmesi halinde ifade vermeye zorlamayacaginiza söz vermistiniz ki karsilikli uzlasabilelim. | Open Subtitles | كشرط من الظهور هنا اليوم، كنت وعدت بعدم إجبار موكلتي للإدلاء بشهادة والتي قد تضيّع هذا الجهد. |
Nihayet kendine gelmiş ve ifade vermeye hazırmış. | Open Subtitles | استعادت وعيها أخيرًا وصارت مستعدّةً للإدلاء بإفادتها |
Orada tek bir yalnız ruh yoktu, tanıklık etmek isteyen. | Open Subtitles | لم يكن هناك شخص واحد على إستعداد للإدلاء بشهادته. |
Hâlâ tanıklık etmeyi düşünüyor musun diye bir kontrol edeyim dedim. | Open Subtitles | إنّي أطمئنّ عليكِ، أتساءل عمّا لو كنتِ لا تزالين تخططين للإدلاء بشهادتكِ. |
Çünkü merkezde bunun aksine tanıklık etmek isteyen bir sivil var. | Open Subtitles | لأنّ عندي مُوظف مدني بالشرطة يُخالفك الرأي. إنّه مُستعدّ للإدلاء بشهادته على ذلك. |
Burası daha alt pozisyonlardaki kişilerin dua etmek için geldikleri tapınak. | Open Subtitles | هذا هو المعبد حيثُ يأتي ذوو المقام الأدنى للإدلاء بصلواتهم. |
Şüphesiz ki bu vakte kadar Madeline, senato alt kurulunun önünde ahlaki sinir bilimi konusunda tanıklık etmek için yolu yarılamıştır. | Open Subtitles | لا شك أن (مادلين) في طريقها للإدلاء بشهادتها أمام أعضاء لجنة الشيوخ في المحكمة |
Taniklik etmek için. | Open Subtitles | للإدلاء بالشهادة. |
Lord Knighton, Şerif lehine tanıklık yapacaksanız sola Şerif aleyhine tanıklık yapacaksanız sağa gidin. | Open Subtitles | , لورد (نايتون) , إتجه يساراً . للإدلاء بالشهادة لصالح عمدة البلده , إتجه يميناً . للإدلاء بالشهادة ضد عمدة البلده |
Amerikan halkının en büyük temsilcisinin mahkeme çağrıma göre tüm bildiğimi anlatmak için bir faşist diktatörlüğe yol açacağına inandığım faaliyetlerle iligili olarak. | Open Subtitles | تحت الاستدعاء للإدلاء بما كنت أعرفه عن الأنشطة والذي أعتقد أنه قد يؤدي لمحاولة بدء دكتاتورية فاشية. |