| Beni tekrar doğru yola sokmak için ne kadar da uğraşmıştın. | Open Subtitles | أتذكر كم من الوقت قضيت محاولاً أن تعيدني للطريق السليم ؟ |
| Hattı kapatacağız, şu ana yola gideceğiz, bir araba alacağız... orada. | Open Subtitles | سوف نسد الإتجاه المؤدى للطريق الرئيسى ونستقل سياره من هناك |
| yolun karşısında oturuyorum. Bu yola dikkat edin. | Open Subtitles | اعيش فى الطرف المقابل للطريق احذروا هذا الطريق |
| Görevi, yeni gelen nesil için zemin hazırlamak ve yolu göstermektir. | Open Subtitles | واجبه هو وضع الأساس لأولئك الذين هم في المستقبل ويشير للطريق |
| - Buyrun, yol için. - Teşekkürler, madam. | Open Subtitles | هاكِ , هذا الطعام للطريق شكراً لكِ يا سيدتى |
| yolluk olarak bir kaç bira almaktan çekinmeyin. | Open Subtitles | لا تتردد في التقاط زجاجتين من البيرة للطريق |
| Yaklaşık yarım saattir yoldayız. Ve bir kere bile yola bakmadın. | Open Subtitles | لقد قدنا لمدة نصف ساعة لم تنظر فيها للطريق |
| - yola dikkat et tatlım! - Dikkat ediyorum. | Open Subtitles | انتبهى للطريق ياصغيرتى انا مراقبة الطريق |
| Sabırsızlığımız, hayalci ruhlarımız ve yola duyduğumuz tükenmek bilmez aşk. | Open Subtitles | الروح الحالمه الطموحه والحبّ المثابر للطريق |
| Muhtemelen yola yeterince dikkat etmediğimi düşünüyordu. | Open Subtitles | محتمل انها كانت تعتقد اننى لم اكن منتبها للطريق. |
| Tanrım! Dikkatini yola vermen gerek! Ölebilirdik! | Open Subtitles | للطريق تنتبه أنْ عليك ، ياإلهي نُقتَل أنْ يُمكِن كان |
| Belki de birlikte hareket edip, yola beraber devam etmeliyiz. | Open Subtitles | ربما ينبغي علينا التوقف عن التمثيل على بعضنا و الإنتباه للطريق |
| Bazı adamlar doğru yolu değil de güvenli olanı arar. | Open Subtitles | بعض الرجال لا تسعى للطريق الصحيح و لكن إلى الأسلم |
| Bana izleyeceğim yolu gösteren adamın ta kendisi beni düşmana ispiyonlamıştı. | Open Subtitles | وأن الرجل الذي أرشدني للطريق قد أوشى بي إلى العدو |
| Böylece Lady Catherine'nin arabası geçerken yolu görebiliyor. | Open Subtitles | وهذا يمنحه رؤية جيدة للطريق فيرى عربة السيدة كاثرين دى بورج |
| Ben gösterebilirim. Buradan çıkmak için başka bir yol daha var. | Open Subtitles | يمكنني أن أريك المخرج ، هناك طريقا آخر موصلا للطريق |
| Bak yol haritan burada, parmaklarının arasında. | Open Subtitles | تبدو وكأنها خارطة للطريق هنا مع أصابع في جميع الأنحاء |
| Spaulding'in Yeri civarı için bir arama yapacağım, bakalım herhangi bir kaza veya yol kapanması olmuş mu. | Open Subtitles | سأجرى فحص للطريق هناك حيث سبولدنج وأرى أذا كانت هناك أى حادثة أو أغلاق للطريق |
| yolluk iki litre daha koyarım. | Open Subtitles | سوف اجلب لكم خزان اضافي سعة لترين للطريق |
| Göremesem de yolun aşağısında ve tepenin arkasında küçük bir köy panayırı var. | Open Subtitles | تستطيع ان ترى ببساطة . .. مدينة للألعاب انظر للطريق انه أسفل ذلك التل |
| Tabiî ki! Peynir tabağı yok! Bu da yanlış tarafa gidiyorsunuz demek. | Open Subtitles | أجل ، ليس لديك صينية الجبن مما يعني أنك متجه للطريق الخطأ |
| Hayır, çünkü ikimiz de yolda dikkatsizdik. | Open Subtitles | وهذا بسبب أننا نحن الإثنين لم ننتبه للطريق |
| Ciyaklama yeter, tamam mı? Gözünü de yoldan ayırma. | Open Subtitles | انظري كفاك النداء في المذياع و انتبهي للطريق |
| Bana ihtiyaç kalmadığı zaman canavarla beraber tekrar yollara düşeceğiz. | Open Subtitles | وبينما لا يجب أن أكون هنا أنا والوحش سنعود للطريق |
| En güçlü arabanın en hızlı olduğunda karar kıldıktan sonra... yolumuza devam ettik. | Open Subtitles | بعد ان انهينا السباق لمعرفة اسرع سيارة ها نحن نعود للطريق مجدداً |
| Yolculuk için son bir yudum? | Open Subtitles | شراب اخير للطريق |