| Bu cinayetin gerçek katilinin adalet önüne getirilmediğini kanıtlamaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | أن هذه الجريمة أثبتت أن المجرم الحقيقي لم يجلب للعدالة |
| Vali olursam Darlene Ferrin'in katilini adalet önüne çıkaracağıma dair söz veriyorum. | Open Subtitles | كحاكم أتعهد إستعمال كل تأثيري لاتاكد ان الذي قتل دارلين سيقدم للعدالة |
| O sürtüğü bulup, adalet için küçük dostunu getirmeye ne dersin? | Open Subtitles | ما قولك في إيجاد تلك الساقطة وإحضار صديق هنا للعدالة ؟ |
| Gizli servisle işbirliği yapan raportörümüz, yabancı suikastçıların adalete teslimi için ipucu peşindeler. | Open Subtitles | هذا المراسل ، متعاون مع وكلاء سريين تابعوا القرائن ليقدموا المتآمرين الأجانب للعدالة |
| Ama size söz veriyorum, bunu her kim yaptıysa, adalete teslim edilecektir. | Open Subtitles | ولكن أعدكما، أنه مهما كان من فعل هذا فإنه سيتم تقديمه للعدالة |
| Ona bunu ekeriz ve adaletin büyük çiçeğinde büyümesini izleriz. | Open Subtitles | نزرع لهم عليه ، ويراقبه تنمو لتصبح زهرة كبيرة للعدالة. |
| Çünkü babamı öldüreni bulup adaleti getirmek için yardımın gerekecek. | Open Subtitles | لأنّي سأحتاج لمساعدتك للعثور على من قتل أبي وتقديمه للعدالة. |
| Savcıların güçlü bir adalet duyguları olursa, vakaları daha iyi çözmezler mi? | Open Subtitles | ،إن كان للمدّعين العامين حس سليم للعدالة هل سيحلون القضايا بشكل أفضل؟ |
| adalet için Merkez'e danışıyor olabilirsiniz ama vampirler de bana danışıyor. | Open Subtitles | ربما تسعين خلف المجلس للعدالة ولكن مصاصي الدماء من اهتم لهم |
| Ellie, Derek'i öldürmenin, bir cinayet değil adalet olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت أيلي أن قتل ديريك لم يكن قتل، كان للعدالة. |
| Bana göre, sosyal adalet basit bir kavramdır. | TED | بالنسبة لي، للعدالة الاجتماعية مفهوم بسيط. |
| Belki de Twitter eleştirmenimin bana katılmamasının sebebi adalet tanımlarımızın uyuşmamasıdır. | TED | لكن ربما السبب أن ناقد التويتر لم يكن سعيدًا بالفكرة لأنه لا يتفق مع تعريفي للعدالة. |
| Bu, eğitimin sosyal adalet için bir araç olmasının bir örneği. | TED | هكذا يجب أن يكون عليه التعليم كأداة للعدالة |
| Ve söz veriyorum, ajanların ailelerine söz veriyorum failleri adalete teslim etmeden dinlenmeyeceğiz. | Open Subtitles | أقطع وعداً لعائلات العملاء بأنه لن يهدأ لنا بال حتى نقدّم المجرم للعدالة |
| Sizi temin ederim onu adalete teslim edene dek dinlenmeyeceğim. | Open Subtitles | كونوا متأكدين, أنني لن أرتاح حتى تقف أمام للعدالة. عظيم. |
| Bize zarar vermek isteyen her Atrian adalete teslim edilene kadar durmayacağız. | Open Subtitles | ولن نرتاح حتى ينال كل اتريٍ يريد اذيتنا أن يُمسك ويُدم للعدالة |
| Evet, eminim yakın zamanda onu da adalete teslim edeceğiz. | Open Subtitles | نعم، وأنا متأكد من أننا سوف نجده لتقديمه للعدالة قريبا |
| Eğer bu dünyada adaletin bir görüntüsü olsaydı sen bunu ödüyor olurdun. 508 | Open Subtitles | لو كان هناك أيّ شكل للعدالة في هذا العالم، كنت لتدفع ثمن ذلك. |
| Ya adaletin saf bir biçimi varsa? | TED | ماذا لو كان هناك شكلٌ متكاملٌ للعدالة ؟ |
| adaletin gerçekleşmesini kaldıracak miden yoksa, Carter devam etmeden önce buradan gitmeni öneririm. | Open Subtitles | إذا كانت شهيتك للعدالة قد فترت يا كارتر أنصحك أن تغادر الآن قبل أن نمضى قدما في باقي الإجراءات |
| İngiltere'nin huzuru ve adaleti için tek şansımız Philip. | Open Subtitles | هذه الفرصة الوحيدة للعدالة وسلام في إنجلترا |
| Acil adli Müdahale, kitlesel mezalimlerin cezai soruşturmalarını gerçekleştiren bir organizasyon. | TED | الاستجابة السريعة للعدالة هي منظمة للتحقيقات الجنائية للأعمال الوحشية الجماعية. |
| İşlenmesi imkânsız bir suçla bir adamı itham etmek,adaletle alay etmekten başka bir şey değildir. | Open Subtitles | سيكون مهزلة للعدالة لإدانة رجل من جريمة من المستحيل أن يرتكبها |
| Bir daha asla Roma adaletine tabi tutulmamak için kendi kendimizi yönetmeliyiz. | Open Subtitles | يجب ان نحكم انفسنا حتى لا يتسنى لنا ابدا مرة اخرى نتعرض للعدالة الرومانية |