Aslında, benim .. benim burda Yapacak... hala çok işim var... | Open Subtitles | في الحقيقة انا انا عندي الكثير من العمل للقيام به هنا |
O ne Yapacak? Her erkek ağız dalaşına girmeye meraklı değildir. | Open Subtitles | ماقم به هو ما لايبدي جميع الرجال أي قلق للقيام به |
Şu anda zaten gerçekleşmekte ama Yapacak daha çok iş var. | TED | إنها تحدث الآن، و لكن لايزال هناك الكثير من العمل للقيام به. |
Bu daha Yapılacak çok fazla şeyin kaldığı bir şeydi. | TED | كان هذا شيئاً حيث ما زال هناك الكثير للقيام به. |
Cooperton'ın ekibine sızıp, yeni oyuncaklarıyla ne yapmayı planladığını bulman ve tüm operasyon gücünü kullanılamaz hale getirmen gerek. | Open Subtitles | و نحن بحاجة لك لتتسلل لمجموعة كوبرتون و معرفة ما يخطط للقيام به بإستخدام ألعابه الجديدة و تعطيل كل قدراتهم العملياتية |
Kutlama yapalım. Ne yazık ki Yapmam gereken çok iş bulunuyor. | Open Subtitles | أخشى أنه ما زال لدي قدر كبير من الأعمال للقيام به |
Nasıl çaldığınızı ne zaman çaldığınızı, ne kullandığınızı ne yapmak için çaldığınızı gösteririm. | TED | أُظهر لك كيف سرقت ومتى، أو ماذا استخدمت ماذا سرقت للقيام به. |
Halen mükemmel değil. Kahvesi yere dökülüyor, daha Yapacak çok işimiz var. | TED | مازال الرجل الآلي ليس كاملاً .. سطحه ليس مستقر تماماً أي ما زال لدينا الكثير من العمل للقيام به |
Tren istasyonuna geldiğinde kahkahalar atıp kaşınarak, Yapacak bir şey olması ne güzel diyen ihtiyar. | Open Subtitles | واحد الذي جاء راكبا في الخلف في محطة القطار ضحك وخدش، قائلا كم من الجيد ان يكون لديك شيء للقيام به |
Eğer tüm bu insanlar gelecekse, Yapacak çok işimiz var. | Open Subtitles | إذا كان كل هؤلاء الناس سوف يأتون، سيكون علينا الكثير من العمل للقيام به. |
Yağmur yağarken evde Yapacak pek bir şey olmuyor. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير للقيام به فى المنزل عندما يكون الطقس ماطرا |
Yemeği başka zaman yapalım. Yapacak işim var. | Open Subtitles | سيجب علينا تناول الغداء في وقت آخر , لدي عمل للقيام به |
Yağmur yağarken evde Yapacak pek bir şey olmuyor. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير للقيام به فى المنزل عندما يكون الطقس ماطرا |
Hayır, benimle öleceğini söyledin. Çünkü Yapacak daha iyi bir şeyin yok. | Open Subtitles | لا أخبرتني بأنّكِ ستَمُوتي مَعي بسبب انه لايوجد لديكِ شيء أفضل للقيام به |
Hafta sonları, avlanmak dışında Yapılacak pek bir şey yoktu. | Open Subtitles | ليس هناك أيُّ شيء للقيام به في العطل عدا الصيد |
Yapılacak en doğal şey bilincin kendisini doğayı oluşturan temel bir yapı taşı olarak ele almak olacaktır. | TED | الشيء الطبيعي للقيام به هو افتراض الوعي ذاته كشيء أساسي، لبنة أساسية للطبيعة. |
Buraya böyle gelerek ne yapmayı planlıyorsun? | Open Subtitles | ما الذي تخطط للقيام به ، لماذا أتيت إلى هنا هكذا |
Diğer Viking savaşçıları gibi savaş hikayeleri anlatmayı severim ama Yapmam gereken işler var. | Open Subtitles | أحب تبادل قصص الحرب , كأيّ محاربة فايكنج لكن أمامي عمل للقيام به |
Demek istediğim, bu adamın yapmak için tutulduğu işe bakın. | Open Subtitles | انظروا إلى وظيفته، ما عُيّن ذلك الرجل للقيام به |
Entellektüel açıdan bu süper heyecan verici bir araştırmadır ve bilim insanları bunu yapmak isteyecektir. | TED | هذا مجالٌ بحثي مثيرٌ للغاية من منظورٍ فكري، لذلك سيكون العلماء مستعدين للقيام به. |
Yani araştırma yok, yenilik yok uğruna tıbba girdiğimiz şeyi yapmaya fırsatımız yok. | Open Subtitles | إذا لا أبحاث، أو إبداع، ولا فرصة للقيام بما دخلنا الطب للقيام به. |
Yapılabilecek en eğlenceli şeyin arkadaşlarınla dans etmen olacağını fark ettim. | Open Subtitles | أدركت الشيء الأكثر تسلية للقيام به الآن سيكون احضار بعض الأصدقاء للرقص معك. |
Hoşuna gitsin ya da gitmesin, kısıtlı bir süremiz var, ...ve Yapman gereken bir iş var. | Open Subtitles | نعم أولا ، لا مجال للمناصفة ولديك عمل للقيام به هذا مقرف |
yapmanız gereken asıl sebebi değiştirmek. | Open Subtitles | الذي تحتاج للقيام به هو تغيير السبب الجذري. |
Bu şampanya ve sakinleştiriciler ile olacak bir şey. | Open Subtitles | هذا شيئا لابد من الشمبانيا للقيام به |