Evet, güneş hala ısıtıyor. Nehir kenarında yürüyüşe çıkmak için güzel bir akşam. | Open Subtitles | جيّد، الشمس لازالت دافئة والأمسية مناسبة للمشي قرب النهر |
Ormanda yürüyüşe çıkmıştım döndüğümde, aradan bir gün geçtiğini söylediler. | Open Subtitles | ذهبت للمشي في الغابة وعند عودتي، قيل لي أنني اختفيت لمدة يوم. |
Kızlar, biraz yürüyüşe ne dersiniz? | Open Subtitles | يافتيات هل تردن الذهاب للمشي و الحصول على بعض البيره |
Hayatta kalmak, düşünmek ya da yürümek için gerekli bir organ değil. | Open Subtitles | أعني هو لا يحتاجه للنجاة أو للتفكير أو .. لا أعلم للمشي |
Kısa bir yürüyüşe çıkmamız lazım. Hazır mısın? | Open Subtitles | أنا وأنت المفروض أن نذهب للمشي السريع هل أنت مستعدّ؟ |
"yürüyüşe çıktım, sonra gelin. | Open Subtitles | خرجت للمشي سأعود لاحقاً ، جينيفر مرحباً، إيما |
Uykusuzluk çekiyorsunuz ve gece yarısı yürüyüşe çıktınız. | Open Subtitles | ،كنتِ تعانين من الأرق ،وذهبتِ للمشي في منتصف الليل |
- yürüyüşe çağıracaktım, ama çok yorulabiliriz. | Open Subtitles | اوه,كنت اريد القول بان نذهب للمشي ,ولكننا سنكون تعبين ابريل.. |
Ya da, yeterince iyi hissedersen belki kısa bir yürüyüşe çıkıp, büyük eve gidip, onları davet edebiliriz. | Open Subtitles | أو تشعرين بتحسن للمشي لمسافة قصيرة لنذهب إلى المنزل لزيارتهم |
Ve hepimiz iyileştiğimizde, uzun bir yürüyüşe çıkabiliriz. | Open Subtitles | وعندما تشفى إصاباتنا يمكننا الذهاب للمشي |
Ee, belki daha sonra hep birlikte vadide yürüyüşe çıkarız. | Open Subtitles | ... لذا لربما لاحقاً نستطيع جميعاً الذهاب للمشي في الوادي |
Onunla takılıyoruz, yürüyüşe çıkarıyoruz. | Open Subtitles | كلّنا ساهمنا في ذلك، أمضينا الوقت معه.. اصطحبناه للمشي.. |
Günler saklanmak, geceler yürümek içindi. | TED | النهار كان مخصصاً للإختباء والليل للمشي. |
İster Afrika'nın tepelerinde yürümek için donanımlı olalım, isterse deniz altına dalmak için donanımlı olalım, esasen aynıyız. | TED | سواء كنا جاهزين للمشي على تلال أفريقيا أم جاهزين للغوص تحت الماء، نحن نعتمد نفس الأساس. |
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde hamile bir kadın düşünün. Kontrole gitmek için en yakın doğum kliniğine 17 saat yürümek zorunda. | TED | تخيلوا امرأة حامل في جمهورية الكونغو الديمقراطية، تضطر للمشي 17 ساعة لأقرب عيادة ما قبل الولادة ريفية للحصول على فحوصات. |
yürüme mesafesinde olmadığı taktirde, şu tepeden bu tepeye gidemiyorlar. | Open Subtitles | إنهم عاجزين على الحصول من هذا التل إلى تلك إلا انها قريبة بما فيه الكفاية للمشي |
Kadınların kamudaki yeri bahçelerin, heykellerin, Yürüyüş yollarının olduğu revaklar. | TED | مكان الجمهور في الأروقة ضمن الحدائق، مع المنحوتات، ومع ممرات للمشي فيها. |
Tıpkı balıkların yüzmeye veya kuşların uçmaya ya da geyiklerin koşmaya ihtiyacı olduğu gibi, bizim yürümeye ihtiyacımız var. | TED | كما يحتاج السمك للسباحة أو الطيور للتحليق أو الأيل للركض، نحتاج نحن للمشي. |
Ben biraz yürüyeceğim. | Open Subtitles | سأذهب للمشي قليلا , سأعود خلال دقيقة |
Daha yürünebilir bir şehirde mi yaşıyorsun? Veya pek yürünemeyen bir şehirde mi yaşıyorsun? Veya şehrinin neresinde yaşıyorsun? | TED | هل تعيش في مدينة أكثر قابلية للمشي أم تعيش في مدينة أقل قابلية للمشي أو, أين تعيش في مدينتك ؟ |
Her sabah arabasını otoparka park ederken yürümeyi imkânsız hale getiren topuklu ayakkabılarını giyerken onunla ilgili her şey zahmetsiz görünüyordu. | Open Subtitles | كل صباح عندما تقف في مواقف السيارات ترتدي تلك الأحذية المظنية للمشي كل شيء بخصوصها بدا سهلاً |
Bu dünyada birçok insan hâlâ ilk ay yürüyüşü yapan insanın Michael Jackson olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | يفكرون مثل مايكل جاكسون... للمشي على سطح القمر |
Otobüsü kaçırdım. yürüyerek geldim. | Open Subtitles | وفوّتُ الحافلة هذا الصباح، اضطررتُ للمشي |
Günümüzde gençler doğa yürüyüşüne çıkıyor bizim gençliğimizde yoktu. | Open Subtitles | في أيامنا هذه ، يذهب للشباب للمشي لكننا لم نكن هكذا في شبابنا |
İşe gitmek için. Artık emniyet şeridinden yürümem gerekmiyor. | Open Subtitles | للوصول للعمل، لكي لا أضطر للمشي في طريق توقف الشاحنات |
Bu insanların zenginliklerini göstermek için yanlarında kaplumbağalarla yürüyüp kendilerini onların hızına uydurmak gibi bir gelenekleri vardı. | TED | وهذا النظام فلانور كان قد ظهر من اجل رفاهية خاصة انه يقوم على اخذ سلحفاة للمشي اي وضع سلحفاة في طريق |
Gezmeye gidiyordu. | Open Subtitles | لقد قالت انها ستذهب للمشي |
Yürüyüşlere çıkarıyorum. Bir yerlerde yemek yediriyorum maçlara falan götürüyorum. | Open Subtitles | أحب أن اصطحبه للمشي واصطحابه ايضا لتناول بعض الوجبات الخفيفة |