Yani, bölgeler için bir çeşit kriterlerden mi bahsediyorsun? | Open Subtitles | حسنا ، هل تقترح نوعا ما من القبول للمناطق الحرّة ؟ |
Öncelikte kamera bulunmayan bölgeler var. | Open Subtitles | في الواجهة، لدينا فقط لقطات للمناطق الرئيسية. |
Bunlar da kurtarma ekiplerinin kazazedeleri güvenli bölgelere götürmek için kullanmaları gereken yollar. | Open Subtitles | لذا فان هذه هي الطرق التي يجب أن يستخدمها رجالكم للوصول للمناطق الامنه |
Her hafta erzak bulmak için hastalığın bulaştığı bölgelere giden adamlarınız var. | Open Subtitles | و الان لديكم فريق ذهب للخارج للمناطق الموبوءة لأجل المؤن كل اسبوع |
Ve kırsal alanlar için, ana bağlantı aracı olabiliyor. | TED | وبالنسبة للمناطق الريفية، فإن ذلك سيكون الوسيلة الأساسية للاتصال. |
Kısa bir zaman içinde ihtiyaç duyulan alanlara geri akın edeceklerdir, bazense aktif sodyum ve potasyum pompasının yardımı ile. | TED | وبعد وقت قصير، يعودون مُجددًا للمناطق التي يحتاجها الجسم، أحيانًا بمُساعدة مضخات الصوديوم والبوتاسيوم النشطة. |
Sonra tüm zengin arkadaşlarını alıyorlar ve Afrika'nın tehlikeli bölgelerine açılıyorlar. | Open Subtitles | ثم يأتون بزملائهم الأثرياء ثم يبيعون القطع للمناطق المحتالة في أفريقيا |
Şimdi de tehlikeli bölgeler ve saatler. | Open Subtitles | بالنسبة للمناطق الخطرة وأوقاتها |
Eğitim teknolojisi öncelikle uzak bölgelere ulaştırılmalı daha sonra diğer bölgelere. | TED | تكنلوجيا التعليم يجب أن تُقدّم الى المناطق النائية أولاً ولاحقاً للمناطق الأخرى. |
Bir uygulama tasarlayıp sattığımızda yerel bölgelere ücretsiz oluyor ve diğer bölgelerden gelen paralar yerel kuruluşlara bağışlanıyor. | TED | عندما صممنا التطبيق وقمنا ببيعه سيكون مجانيا للمناطق المحلية وغيرها من المناطق وكل الأموال التي جنيناها من ذلك سوف تذهب إلى المؤسسات التعليمية المحلية |
Bir gün oturdum ve “İlacın seyrelme riski olmadan HIV ilaçlarını doğrudan virüslü bölgelere ulaştırabilir miyiz?” diye düşündüm. | TED | في أحد الأيام كنت أفكّر "هل يمكننا إيصال مضادات الإيدز مباشرة للمناطق المصابة بدون تخفيف تأثيرها؟" |
kırsal sağlık sisteminde göz ardı edilen hususların hastalıkların artışına neden olduğunu ve hepimizi büyük risk altında olduğunu öğrendik. | TED | تعلمنا أنه يمكن للمناطق المخفية عن الرعاية الصحية في القرى أن تكون بؤرا للأمراض، وهذا قد يضعنا جميعا أمام خطر كبير. |
Örneğin, artık her yerde olan internetin Çin ve Afrika'nın kırsal kesimlerine ulaştırmak, sağlık bilgisini dünyanın gelişmekte olan bölgelerine ulaştırmak. | TED | مثل، تطبيق الإنترنت وهو الآن في كل مكان، في المناطق القروية من الصين وأفريقيا لإيصال معلومات صحية للمناطق النامية من العالم |
Yüzleşmemiz gereken problemlerden olan yürürlükteki uluslararası yasalar –örneğin taşıma— kıyıya en yakın alanlara daha fazla koruma sağlamakta. | TED | بعض من المشاكل التي علينا أن نواجهها هي القوانين الدولية الحالية كقانون الشحن على سبيل المثال الذي يؤمن الحماية الأكبر للمناطق الأقرب للشاطئ |
800 metrekarelik yeni habitatlar ve yaşayan resifler yaratmak dışında, Cancún'daki deniz parkına gelen ziyaretçiler artık zamanlarının yarısını müzeye, yarısını doğal resiflere ayırarak doğal, aşırı ilgi gösterilen alanlara ciddi bir rahatlama sağlıyor. | TED | إلى جانب خلق 800 متر مربع من المساكن الجديدة للشعب المرجانية الحية، يقسم زوار الحديقة البحرية في كانكون نصف وقتهم بين المتحف والشعب المرجانية الطبيعية، مانحين بذلك بعضًا من الراحة للمناطق الطبيعية الأكثر زيارة. |
Bir sonraki sene, Alaska'nın bu uzak bölgelerine geri dönmek zorunda kaldık. | TED | كان علينا أن نعود في السنة التالية، من البداية إلى أن نصل للمناطق النائية في ألاسكا. |