Bu sabah onu görmeye gittim ve yasal boşanmanın çabucak olacağını garanti etti. | Open Subtitles | .... ذهبت لمقابلته هذا الصباح وأكد لى أننى سأحصل على الإنفصال القانونى قريباً |
Çünkü gayet de eminim ki görmeye geldiğin adam gibi bir sonun olsun istemezsin. | Open Subtitles | لأنني واثق أنك لا تريدين أن تنتهي كالرجل الذي جئت لمقابلته |
Bence bu harika. Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه رائع، لا أستطيع الأنتظار لمقابلته |
Onunla tanışmak için 65 kilometre yol yürüdüm. | Open Subtitles | أنا قطعت مسافة 40 ميل لمقابلته و لم أفعل شيء |
Oliver Hughes hakkında bilgisi olduğunu söyledi ve onunla görüşmeye gittiğim zamanı biliyorsun... | Open Subtitles | قال لي أن لديه معلومة عن اوليفر هيوز و كما تعلمين أثناء ذهابي لمقابلته |
Eğer bu serseri onunla buluşmaya giderken giymen için sana ödünç verecek elbisem yok. | Open Subtitles | إذا قام ذلك الأحمق.. ليست لدي ثياب لأعيركِ إياها لكي تذهبي لمقابلته. |
Hastalanırsam ve tanışmaya hiç fırsatımız olmazsa diye mi? | Open Subtitles | لأنه أذا لم تسنح الفرصة لن يكون لن الفرصة مرة أخرى لمقابلته |
Para biriktirip, iznimde onunla buluşmak için San Francisco'ya gittim. | Open Subtitles | كنت أدخر نقودي والإجازات وذهبت إلى سان فرانسيسكو لمقابلته. |
Onunla buluşacak vaktimiz yok çünkü seni havaalanına götürüyorum. | Open Subtitles | ليس لدينا في الحقيقة وقت لمقابلته لإنني سوف اخذك |
Senin pasaportun temiz, onu görmeye sen gideceksin. | Open Subtitles | لديك جواز سفر إضافى لذا ستذهب لمقابلته |
Bana telefon açtı, ben de görmeye gittim. | Open Subtitles | ، تلقيتُ اتصالاً منه لذا ذهبتُ لمقابلته |
İşte başvuru formu. Onu görmeye gitmek üzereydim. | Open Subtitles | هذه بيانات تقديمه , كنت ذاهبة لمقابلته |
Evet. Ben bile onun tanışmak için bir aktör olabilirim. | Open Subtitles | نعم, أنا راغب بأن أكون ممثل فقط لمقابلته |
tanışmak için zamanım yok dediğim acildeki hasta. | Open Subtitles | المريض الذى اخبرتك انني لا أملكُ وقتًا لمقابلته |
- Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أعني، أنه ليس من شأنك لا أستطيع الإنتظار لمقابلته |
Onunla eski dostuz ve özel olarak görüşmeye geldik. | Open Subtitles | نحن اصدقاء قدامى.ولقد اتينا لمقابلته شخصيا. |
Oliver Hughes hakkında bilgisi olduğunu söyledi ve onunla görüşmeye gittiğim zamanı biliyorsun... | Open Subtitles | قال لي أن لديه معلومة عن اوليفر هيوز و كما تعلمين أثناء ذهابي لمقابلته |
Sanırım sahiden de buluşmaya gideceğim. | Open Subtitles | أوه، أنا أعتقد أنا فعلا الذهاب لمقابلته. |
Devon arayınca Jimmy onunla buluşmaya giderdi. | Open Subtitles | كان يتصل ديفون و جيمي يغادر لمقابلته |
Hastalanırsam ve tanışmaya hiç fırsatımız olmazsa diye mi? | Open Subtitles | لأنه أذا لم تسنح الفرصة لن يكون لن الفرصة مرة أخرى لمقابلته |
Bilmiyorum. Onunla buluşmak için buraya geldim. | Open Subtitles | لا أعلم، لق أتيت لمقابلته من ثم وجدته هكذا |
Onunla buluşacak mıyız? | Open Subtitles | أنحن ذاهبون لمقابلته ؟ |
Bir şey konuşmak istediğini söyledi. Onunla görüşeceğim. | Open Subtitles | وأخبرني بأنه يريد التحدث معي في أمر معين لذا سأذهب لمقابلته في وقت لاحق الليلة |
Belkide onunla görüşmek için iyi bir zamn değildir gidelim hadi bu huyundan bıktım bıktım! | Open Subtitles | لربّما الآن ليس الوقت الجيد لمقابلته تعال. دعنا نذهب |