"لم أدرك أن" - Translation from Arabic to Turkish

• olduğunu bilmiyordum
• fark etmemiştim
• olmadığından haberim yoktu
• olduğunu fark etmedim

Koruma köpeğinin senin kadar işe yaramaz olduğunu bilmiyordum, Turtle.
وأنا لم أدرك أن كلب حراستك عديم النفع أكثر منك

Gece kulübü konukseverlik uzmanlığının bu kadar tehlikeli olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن متخصص في رعاية الكابريهات عمل خطر جداَ

İşinin avantajlarından birinin beş saatlik aralar vermek olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن أخذ استراحة بخمس ساعات من مزايا وظيفتكِ

Ancak bu basit tecrübenin, kısa olmasına rağmen, toplumumuzda ayrıcalıklı olduğunu fark etmemiştim.
ولكني لم أدرك أن هذه الخبرة البسيطة، والمختصرة، كانت امتيازًا في مجتمعنا.

Bu oyunda bu kadar çok şey olduğunu fark etmemiştim.
لم أدرك أن هذه اللعبة معقدة إلى هذا الحد

İşlerin kontrol altında olmadığından haberim yoktu.
لم أدرك أن الأمور خرجت عن السيطرة

Gerçeğin belirsizlik olduğunu fark etmedim. Benden başka biri var mı fark etmeyen?
لم أدرك أن الحقيقة ستكون بعيده عن الأنظار هل من أحدٍ آخر ؟

Şehirde çılgın oyunlar olduğunu bilmiyordum, Joey.
لم أدرك أن هناك إحتفالات فى البلدة يا جوي

İngiliz madencilerinin yaşamlarının bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن المنجمين الإنجليز يعيشون المصاعب

Konunun bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن المسألة بلغت هذا الحد من الحساسية

Konuşacak başka konumuz olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن لدينا المزيد من الأعمال التي علينا مناقشتها

Affedersiniz, yukarıda biri olduğunu bilmiyordum.
هذا فظيع. معذرة يا سيدي، لم أدرك أن أحداً هنا.

Ayakkabı için olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن الأحذية كانت من حالات الطوارئ

Haberlerde görene kadar bir tarikat olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن هناك طائفة إلى أن طالعت الأنباء

Çok güzel olurdu fakat okulun bazı kuralları olduğunu bilmiyordum.
هذا سيكون جميلاً ولكنني لم أدرك أن هنالك سياسة خاصة بالجامعة

Uçakta coğrafya uzmanı olduğunu bilmiyordum.
لم أدرك أن معنا خبير جغرافيا على متن الطائره

Hatasız okumanın, süper güçlerinden biri olduğunu fark etmemiştim.
لم أدرك أن تصحيح المسودات كان أحدى قواك الممتازة

Bunların ardında pencere olduğunu fark etmemiştim daha önce.
لم أدرك أن هناك تلك النوافذ في الخلف هناك.