"لم يكن لديها" - Translation from Arabic to Turkish

    • yokmuş
        
    • olmadığı
        
    • olmadı
        
    • de yoktu
        
    - Niye almamış peki? - Çünkü 9:00 uçağı doluymuş, évidemment. (açıkçası.) Yer yokmuş. Open Subtitles لأن رحلة الساعة التاسعة كانت محجوزة بالكامل لم يكن لديها مكان
    Geldiğinde kan basıncı yokmuş İç kanaması varmış. Open Subtitles لم يكن لديها ضغط في الدم عندما تم احضارها لقد تعرضت لنزيف داخلي حاد من المستحيل علاجه
    Uzun zamandır yanında oynayacak kimsesi yokmuş. Open Subtitles لم يكن لديها أى أحد ليلعب معها منذ مدة طويلة جداً
    Ve kız kardeşi kendi yaşam izin o kesin bir delil olmadığı sürece, o muhtemelen popo gerektiğini ki. Open Subtitles أنه إذا لم يكن لديها دليل قاطع فمن الأغلب أن عليها أن لا تتدخل و تدع شقيقتها تعيش حياتها
    Her bir maymun, sütü olmadığı halde havlu kumaşıyla kaplı olanı seçmiş. Open Subtitles كل قرد فضَّلَ الأم المغطاة بالمناشف حتى لو لم يكن لديها حليب
    Pek katılan olmadı. Herhâlde pek akrabası ya da arkadaşı yoktu. Open Subtitles الحضور قليل، أظنّ أنّه لم يكن لديها عائلة أو أصدقاء كثر
    Kaza mahalini terk etmemesi gerektiği ile ilgili bir fikri de yoktu. Open Subtitles لم يكن لديها أدنى فكرة أنه لا يجدر بها مغادرة موقع الحادث
    Malesef pek arkadaşı yokmuş. Open Subtitles لسوء الحظ لم يكن لديها الكثير من الأصدقاء
    Böyle bir tabancaya karşı hiçbir şansı yokmuş. Open Subtitles بندقية من هذا القبيل، لم يكن لديها فرصة.
    kimseye danışıp yardım alma imkânı olmayan anneciğimin kendi kendine kitaplardan öğrenmek dışında bir seçeneği yokmuş. Open Subtitles بسبب أنها لا تستطيع سؤال شخص آخر للمساعدة أو النصيحة أُمي لم يكن لديها أي سبيل آخر للاعتناء بنا إلا عن طريق الكتب
    Evet. Isabella'nın cep telefonu yokmuş. Belki işten biriydi. Open Subtitles صحيح ، و إيزابيلا لم يكن لديها هاتف محمول لذا ربما كان صديق في العمل
    Çünkü annen çok şişmandı, kızın başka çaresi yokmuş. Open Subtitles لأن والدتك كان جد سمينة لم يكن لديها أي خيار نوعا ما
    Emily'nin seçme şansı yokmuş gibi duruyor. Open Subtitles أجل يبدو بأن إيميلي لم يكن لديها الكثير من الخيارات
    Görünen bir sağlık problemi ya da maddi sorunu yokmuş. Open Subtitles لم يكن لديها مشاكل صحية منتظرة أو مشاكل مالية
    Eve gelmiş, alarmı kapatmış, evde başka birinin olduğundan haberi yokmuş. Open Subtitles لقد عادت للمنزل، وعطلت الانذار، لم يكن لديها أدنى فكرة عن وجود أحد بالمنزل.
    Diğer hizmeti verecek zamanı olmadığı da belliydi. Open Subtitles ومن الواضح أنّه لم يكن لديها الوقت الكافي لتقديم لخدماتٍ أخرى
    Önemli olan, ülkenin başka seçeneği olmadığı gerçeğidir. Open Subtitles الجزء الأهم كان حقيقة أن البلد لم يكن لديها خيار آخر
    Siber bir protez kolun olmadığı sürece kolay bir işlem aslında. Open Subtitles عملية سهلة، ما لم يكن لديها ذراع صناعية سبرانية.
    Onunla hiçbir bağı olmadı. Çocuklardan nefret ederdi. Open Subtitles لم يكن لديها اي اتصال به كان يكره الأطفال
    'Çıplak yüzmek"ten kastın mayosun yüzmekse böyle bir şey hiç olmadı. Open Subtitles حسناً، إن كنتِ تقصدين بالسباحة عارياً فهي لم يكن لديها بدلة سباحة مطلقاً إذن لم يحدث هذا مطلقاً
    Zaten düşününce, başka bir seçeneği de yoktu. Open Subtitles حسنٌ، إذن، فكِّروا في الأمر، لم يكن لديها خيار آخر.
    ve doğruyu söylemem gerekirse genç ve saf, Sri Lanka'lı bir kızdım (Gülüşmeler) ve araştırma deneyimim de yoktu. TED وسأكون صادقة: كنتُ فتاة صغيرة وساذجة وسريلانكية، (ضحك) التي لم يكن لديها خبرة بحثية سابقة.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more