Asla unutmayacağım tek şey, seni ne kadar çok sevdiğim. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي لن أنساه هو مقدار إهتمامي بك |
Biliyorum, Asla unutmayacağım bir isim. | Open Subtitles | أعلم , داك إسم لن أنساه أنظر هده هي هناك |
Onu asla unutmam, ama devam etmeliyiz | Open Subtitles | لن أنساه أبداً ولكن يجب أن نستمر بحياتنا |
Babamın söylediği bir şeyi asla unutmam | Open Subtitles | شيء واحد أخبرني به أبي لن أنساه أبداً |
Onu hiç unutmayacağım, çünkü her zaman beni kulaklarımı kesmekle tehdit ederdi. | Open Subtitles | لن أنساه أبدًا، لأنّه كان دائمًا يُهدّدني بقطع أذنيَّ |
Fakat Cheryl Barbara isimli bir bayanın pişirdiği yemeği hiç unutmayacağım. | TED | لكن الطبق الذي لن أنساه مطلقًا كان من صنع سيدة تدعى "شيريل باربرا". |
Ama bir herif vardı ki asla unutamayacağım bir orospu çocuğuydu. | Open Subtitles | لكن كان هناك رجل وحيد ذلك الوغد الذي لن أنساه أبداً |
13 Ekim 2012, asla unutamayacağım bir gündü. | TED | كان الثالث عشر من أكتوبر عام 2012 يوماً لن أنساه أبداً. |
Affınıza sığınıyorum efendim ama bu Asla unutmayacağım bir yüz. | Open Subtitles | فائق إحترامي سيدي هذا وجه لن أنساه أبداً |
Ve bana dönüp Asla unutmayacağım bir şey söyledi. | Open Subtitles | فإستدار و قال لى شيئا لن أنساه أبدا |
Asla unutmayacağım bir şey var. | Open Subtitles | حسناً، هناكَ شيءٌ واحد لن أنساه |
Orada yaptığın şeyi Asla unutmayacağım. | Open Subtitles | الذي قمت به هنالك لن أنساه أبداً |
Benny benim için yaptıklarını Asla unutmayacağım. | Open Subtitles | أنصت ، بيني كل ما فعلته من أجلي ، لن أنساه أبدا . |
Tuvalette beni sıkıştırmıştın. İlk defa başıma böyle bir şey geldi. Bunu asla unutmam. | Open Subtitles | فتحت ساقي بالحمام هذا حدث لي و لن أنساه |
unutmam. | Open Subtitles | انه رقم مألوف لن أنساه |
Yüzünü asla unutmam. | Open Subtitles | إنه وجه لن أنساه أبداً |
'Bugün hiç unutmayacağım bir gün olacaktı.' o yüzden biraz meraklandım. | Open Subtitles | لكن "كان ذلك "اليوم الذي لن أنساه هذا كان الشيء الذي أثار فضولي قليلاً |
'Bugün hiç unutmayacağım bir gün olacaktı.' o yüzden biraz meraklandım. | Open Subtitles | لكن "كان ذلك "اليوم الذي لن أنساه هذا كان الشيء الذي أثار فضولي قليلاً |
Şüphe yok ki, onu hiç unutmayacağım. | Open Subtitles | حسناً، أنا لن أنساه هذا بالتاكيد |
Cihazımın, gece vakti, büyükbabamın ayakta gezindiğini ilk yakalayışı asla unutamayacağım bir şey. | TED | الشيء الذي لن أنساه أبدًا هو حين كشف جهازي لأول مرة تجول جدي ليلًا. |
Genç olanını asla unutamayacağım. | Open Subtitles | واحد في جلد الغزال الأبيض أنا لن أنساه أبدا. |
Tüm hayatım asla unutamayacağım o gün de değişti. | Open Subtitles | وقد غـَيَّرَتْ فعلا جميع حياتي كان يوما لن أنساه أبدا |