"لن يعيده" - Translation from Arabic to Turkish

    • onu geri getirmeyecek
        
    • onu geri getirmez
        
    Gözyaşların köpek maması gibi kokmadıkça, ağlamak onu geri getirmeyecek. Open Subtitles البكاء لن يعيده. إلا إذا فاحت دموعك برائحة طعام الكلاب.
    Üzgünüm demek onu geri getirmeyecek, değil mi? Open Subtitles حسناً ، حتى أسفك هذا لن يعيده ، أليس كذلك ؟
    Sateda yok oldu ve arkadaşlarınla sürekli kaçarak yaşamak onu geri getirmeyecek. Open Subtitles ساتيدا انتهى, واعيش هارب مع أصدقائك لن يعيده أبدا
    Bakın, biliyorum bu onu geri getirmez fakat bu sadece bir jest olsun. Open Subtitles انظر, أعرف أن هذا لن يعيده للحياة و لكن اليك هذه بادرة حسنة
    Ama camdan aşağı bakmak onu geri getirmez. Adam depresyondaydı. Open Subtitles و النظر من النوافذ لن يعيده حياً, لقد كان مكتئباً
    Güzel bir tekneyi kaybetmekten mutlu değilim ama iç çekmek onu geri getirmeyecek, gençliğimizi geri getirmeyeceği gibi. Open Subtitles و ليس أنني سعيد لفقداني قارباً جيداً و لكن النحيب لن يعيده مرةً أخرى ليس أكثر من أن يعيد شباب الأمس مرة أخرى
    Otopsi yapılması onu geri getirmeyecek nasıl olsa. Open Subtitles إلى جانب أن التشريح لن يعيده إلينا
    Hayatlarımızı mahvetmek onu geri getirmeyecek. Open Subtitles إفساد حياتنا لن يعيده إلى الحياة
    Ve Shelly, insanlara verdiğin bu zararlar onu geri getirmeyecek. Open Subtitles و (شيلى) كل هذا الاذى الذى الحقتيه بالناس لن يعيده
    - Bunlar onu geri getirmeyecek. Open Subtitles هذا لن يعيده لك يا .. براندا
    - Bunlar onu geri getirmeyecek. Open Subtitles هذا لن يعيده لك يا .. براندا
    Bu onu geri getirmeyecek. Open Subtitles هذا لن يعيده ثانية
    Bu onu geri getirmeyecek. Open Subtitles هذا لن يعيده إلي
    Öfke onu geri getirmeyecek. Open Subtitles الغضب لن يعيده إلينا
    Biliyorum Raj'ın ölümüne üzgünsün, ama sırf kızgınlığın ve acıyla başa çıkamaman yüzünden kendini öldürmen onu geri getirmeyecek. Open Subtitles أعلم أنكِ حزينة لوفاة (راج) لكن تسببك بقتل نفسكِ لأنكِ غاضبة ولا يمكنك التعامل مع الألم لن يعيده من جديد.
    Bu, onu geri getirmeyecek, biliyorsun. Open Subtitles ذلك لن يعيده للحياه
    onu geri getirmeyecek. Open Subtitles هذا لن يعيده لك
    Marianne, oyna bizimle. Gökyüzüne bakmak onu geri getirmez. Open Subtitles آنسه ماريان، تعالي وأعزفي لنا النظر إلى الجو لن يعيده لك
    Ama seni sen yapan kendi yeteneğinden kaçman onu geri getirmez. Open Subtitles لكن دفنك لمواهبك، التي تجعلكِ أنتِ، لن يعيده ذلك للحياة.
    - Biliyorum, bu onu geri getirmez. Open Subtitles أعرف أن هذا لن يعيده

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more